Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


KLAVUZU KARGA OLANIN

Müfessirin, Muhaddisin, Muhakkikin ulemanın Cumhurunun ittifak ve icma'ı şudur ki; Allah (cc)'a itaat nasıl farz ise Resül-i Ekrem (sav)'e itaat ta aynen öyle farzdır. Yine, "Müçtehid ve mukallid tüm alimler (Rh.A.) Resulullah (s.a.v.) efendimizin mübarek sünnetini İslam Hukukunda ikinci kaynak olarak kabul etmiş, bunun üzerinde ittifak etmişler ve aksini iddia edenlere de kafirdir demişlerdir." (Mehmet ÇAĞLAYAN, İslam Hukukunda Sünnetin Yeri, sh:181. İhtar Yay. İst. 1999)

İmam Celaleddin es-SUYUTİ şöyle buyurmuştur : "Allah (c.c.) size merhamet etsin. Şunu bilesiniz ki; usul ilminde maruf olan şartları taşıyan kavli olsun, fiili olsun hadisler hüccettir.Resulullah (sav.)'ın bu hadislerini inkar eden kimse küfre girer ve İslam dairesinden çıkar." ( İmam Suyuti, Sünnetin İslam'daki Yeri, sh:50. Umran Yay.İst.)

İslam inanç sisteminin temeline dinamit koymaya çalışan Eski hadis düşmanları Resül-i Ekrem (aleyhisselatü vesselam)'in mübarek hadislerinin tamamına düşmanlık etmezlerdi. Onlar mevcut hadislerin bir kısmını sahih bir kısmını uydurma kabul ederlerdi. Mesela mütevatir hadisleri sahih kabul ederlerdi, diğerlerini ise reddederlerdi. Hadislere düşmanlık sancağını ilk açan Mu'tezile akaidine sahip en-NAZZAM adında bir ahmak olmuştur. İşin garip tarafı Müslümanlar arasında başlayan bu tartışmaya daha sonraları

ne hikmetse (!) müsteşriklerde katılmışlardır.

Hariciler, Şia, ve Mu'tezile mezhepleri arasında süren hadis kavgaları, 1800 yıllarından sonra Müsteşriklerin katılmasıyla çok daha tehlikeli ve çok daha korkunç bir boyut kazandı. Gayr-i müslim müsteşriklerden bu savaşa ilk katılan A.Sprenger idi. Daha sonra G.Weil, W.Muvir ve R.P.A. Dozy, Goldzier, İ.Schacht olmuştur.

Elin gavur müsteşrikleri en azından Buhari'de ki hadislerin yarısının sahih olduğu kanaatine (!) varmışlardı. Zira o döneme kadar hiçbir Allah'ın kulu kalkıp ta "KUR'AN BİZE YETER" diyerek Hadislerin hepsini kökten reddetme cesaretini gösterememişti! İşte bu tarihten sonra "Nefsini ilahlaştıran" (Furkan:43) bazı aydınlarca sürdürülen hadislere hücum savaşı; hadislerin tümünü inkarla neticelenmiş oldu.

Müsteşrikler arasındaki bu tartışma ve hücumlar, Müslüman iken Hıristiyan olan ve tekrar Müslüman olan Mirza Bakır'ın bu düşünceleri İslam alemine yaymasına ve Dr. Tevfik Sıdki'nin Mason Reşit Rıza'nın çıkardığı "el-Menar" dergisinde "İslam Kur'an'dan İbarettir" başlığını taşıyan makalesini yazıp "SÜNNET'i" külliyen reddetmesine kadar sürdü. Dikkati haiz bir olay ise; Sünnetin külliyen reddi çalkantılarının ayyuka çıktığı tam bu sıralarda Mirza Bakır'ın Mısır'ı terk ederek İngiltere'ye yerleşmesi ve aynı zamanda Mısır'ın İngilizler tarafından işgal altına alınması hep aynı zamana denk (!) gelmişti.

Müsteşriklerin kaleme aldıkları, "İslam Ansiklopedisi' nde" hadis maddesini yazan Zuynbol'un ifadesine göre doğu ile batı arasında hadislere hücum noktasında köprü vazifesi gören oryantalistler ise Pakistanlı demokrat kafalı Fazlur'rahman ile Mısırlı Ahmet Emin ve benzerleri idi. Tüm bu oryantalist ve mezbelelik düşünceleri bir kitapta derleyip toparlayarak son noktayı koyan ise en azılıları sayılan Mahmut Ebu Reyye idi. Hadis düşmanı Ebu REYYE' NİN bir eserini türkçeye terceme ederek Oryantalist zihniyetin ve hadis düşmanlığının Türkiye'ye yayılmasına sebep olan zat ise M. TAN' dır.

Şer'i delillerden başta Kur'an olmak üzere, Sünnet'i, İcma'ı, Kıyas'ı inkar ederek (Çünkü Tevbe suresinin son iki ayetini inkar etmektedir.) yalnız kendi Kur'an'ına (!) iman eden Edip YÜKSEL'in kaynak olarak sarıldığı aydın işte bu Ebu REYYE'dir. Kılavuzu karga olanın burnu kurtulmazmış. Gördüğümüz kadarıyla zaten kurtulmuyor ve kurtulacağa da benzemiyor!

Bu Ebu REYYE, hadislerin peygamber döneminde yazılmadığını iddia edermişşş!!! Oysa, hayatını sünnet ve hadis araştırmaları üzerine geçirmiş, değil Türkiyede, dünyada dahi bir elin parmakları kadar az olan "Hadis İsnad İcazeti" ne sahip Prof. Dr. Muhammed Ebu Şehbe (Öldü ise Allah (cc) gani gani rahmet eylesin) "Sünnet Müdafaası" adlı eserinde konu ile ilgili tüm rivayetleri alıp inceledikten sonra Ebu REYYE' NİN görüşlerinin gerçeklere tamamen zıt ve iftira niteliğinde olduğunu ispat etmiş, gözler önüne sermiştir!

Böylece İslam'ı uydurma hadislerden temizleme adına ortaya çıkan Ehl-İ Bid'a tebliğcilere, Müsteşriklerin de katılmasıyla başlayan hadis düşmanlığı; Hadislerin tamamının inkar edilmesine, "KUR'AN BİZE YETER" sloganının doğmasına yol açmıştır.

1900 yüzlü yılların başlarında peygamberlik idda eden sahtekar Mirza Gulam Ahmed Kadıyani'nin "Kadıyanilik" hareketinden sonra Abdullah ÇAKRALVİ'NİN gayretleriyle "EHL-İ KUR'AN EKOLÜ" (Yani mealciler ideolojisi) hortlatılmış oldu! Temelleri Irak'ta atılan bu felsefe Hind'de gelişerek tüm İslam alemine yayılmış oldu. Dikkate değer bir konu ise şudur. Oryantalistlerin bir bütün olarak hepsi ya Rahip ya sömürgeci ya da Yahudi olmasıdır. Genel yapı olarak kilise kaynaklıdır. Günümüzdeki Vatikan'ın üstlenmiş olduğu rolü inkar etmek mümkün müdür? İslam binasının temeline dinamit koyan bu fikirlerin kimlere ait olduğunu, fikir babalarının kimler olduğunu gördünüz değil mi? Üç-beş tane Türkçe cep kitabı okuyarak kendilerini dev aynalarında gören kadın ve erkek aydınların kalkıp ta Buhari ve Müslim'e izafeten; "uydurma hadisler vardır." diyerek iftira atmalarına sakın aldırmayın.

Allahü Teala (cc) bunların şerrinden cümle mü'minleri emin eyleye, kendilerine de hidayet nasip eyleye. AMİN ...
A.AZİZ

Amin kip hidayeti kamil nasip etsin ve bizlerede sünnetlere harfiyyen uymayı nasip etsin inş

allah razı olsun gıuzel bır yazı .herkesın okumasuını tavsıye ederım

cümlemizden inşallah,amin

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Hadis-i şerifte, (Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılır, yetmiş ikisi Cehenneme gider, yalnız bir fırkası kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir) buyuruldu. Bu fırkaya Ehl-i sünnet denir.) [C.2, m.67]

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İnsanlar, dinde çeşitli gruplara bölündüler. Her grup, kendi yolunu doğru sanıp sevinmektedir.) [Müminun 53]
Bir kimse, kendi başına Kur'an-ı kerimi ve hadis-i şerifleri okuyup da doğru yolu bulamaz. İşin ehli olan âlimlere ihtiyaç vardır. 73 sahte altının içine bir tane hakiki altın konsa, bunu sarraflardan başkası anlayamadığı gibi, 73 fırkadan hangisinin doğru olduğunu da ancak Ehl-i sünnet âlimleri anlar.

Ölçüyü imam-ı Rabbani hazretleri veriyor:
(Bir hükmün doğru veya yanlış olduğu Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olup olmamakla anlaşılır. Çünkü Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymayan her mana, her buluş kıymetsizdir, yanlıştır.

Çünkü her sapık, Kur'an ve sünnete uyduğunu sanır, sapıklığının doğru olduğunu iddia eder.

Yarım aklı, kısa görüşü ile, bu kaynaklardan yanlış manalar çıkarır. Doğru yoldan kayar, felakete gider.

Âyet-i kerimede, (Kur’an-ı kerimde bildirilen misaller, çoklarını küfre sürükler, çoklarını da hidayete ulaştırır) (bakara-26)buyuruluyor. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri manalar doğrudur, bunlara uymayanlar yanlıştır.) [1/ 286]

Allah razı olsun...Doğru yoldan ayırmasın..AMİN

cümlemizden inşallah,Amin


Hadis ve Sünnet

MollaCami.Com