Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Güç(süz)lük Sanılan Güç...

Günlerce süren gerilimde yorgun düşen ruhunu dinlendirmek üzere diriler arasına bir yolculuk yapacaktı mesai sonunda.Güneş guruba doğru akarken servili mezarlığın yolunu tuttu.Kendini diri zanneden ceset mahkumu bireyler yığını bulvarlardan sıyrılıp,dirilerin ceset sanıldığı hakikate uyananların ülkesine koşmak ona ayrı bir huzur,genişlik veriyordu.Parke taşlı yoldan mezarlar arasına yürürken mırıldandı:”Hakiki dost bu yatanlar işte!. Bunlar gıybet etmez,bunlar dedikodu etmez,bunlar kıskanmaz,bunlar kavga etmez,bunlar ihanet etmez..Ne güzel dost bunlar!..”

Diline virt ettiği ikramları kabirlere bıraktıktan sonra çarşıya indi.Kente Rasül armağanı Ebu Eyyubu’n huzuruna nice ümitlerle koşuyordu insanlar.Sünnet çocukları,şık damatlar,nazenin gelinler kim bilir ne heyecanlarla el açıyorlardı Rablerine?Güvercinlere yem attı.Kalabalığı sevmezdi.Havanın az daha kararmasını ve sükûneti beklemek üzere kafeteryalardan birine yöneldi.Son günlerde merak saldığı başarı dizisi eserlerden birini çıkardı çantasından.Kitabın sonuna gelmek üzere idi.Son kısmın başlığı tuhafına gitti:Güçsüzlüğün Gücü!..

Ters bir kavram,diye düşündü.Severdi aykırılıkları.Kova burcu oluşundan mıdır nedir, idealistliği gerçekçiliğe tercih eder,yeni-parlak fikirlerin peşine düşerdi.İlgiyle okudu satırları.Demek güçsüzlük de bir güç olabiliyordu.Yazarın örneklerini inceledi ve şunların altını çizdi:

-Kavga amacıyla saldıran insana karşı durmak veya aynı ile cevap vermek övülür,erkeklik sayılır.
Oysa bu tip olayların sonu hastane yada hapishanede biter.Taraflardan biri kayıtsız kalmayı,güçsüz olmayı denese,saldıran öfkesinin kurbanı olacak,çevre tarafından haksızlığına hükmedilerek yalnız bırakılacaktır.Fakat çoğu erkek denemez bunu.Çünkü onlar erkek olmayı sert güç kullanmak diye algılamışlardır.Yumuşak güç;güçlerin en büyüğüdür ama azıcık sabır ister!...

Güçsüzlüğün Gücü yetmezmiş gibi şimdi karşısına iki yeni kavram daha çıkıyordu:Yumuşak Güç-Sert Güç!..Bunlar da ne demekti Allah aşkına?...Satırları okumaya,çizmeye devam etti:

- Su yumuşaktır,oldukça sakin akar.Kaya serttir.Yukarıdan dökülen su kayayı yıpratamaz. Ancak kayanın yanından geçen su hiçbir şey yapmaz gibi görünse de süreç içinde aka,aka toprağı,kumları eşer,oyar,günün birinde kayayı eritiverir!..Düşmanlarınıza saldırmayın,yanlarından dolaşın,zaman içinde karşınızda eridiklerini görürsünüz.

- Ağaç kökleri oldukça cılız,ince liflerle toprağa salınırlar.Önceleri zayıf görünen kökler toprak içinde gide gide rastladıkları taşları dahi parçalarlar.Sert gücü temsil eden taş-kaya,köklerin gücüne yenilir böylece!..İnceliği elden bırakmayın.Nezaketiniz öfkeleri yumuşatacaktır.

-Kadında duygu,erkekte düşünce egemendir.Kadın;yumuşak dokulara,erkek sert kaslara sahiptir.
Kadınlar isteklerini erkeklere kolayca yaptırırlar.Niye mi?Erkek emredince “Tamam,nasıl istersen öyle olsun” deyip kabullenirler ama işin gelişimi safhasında çaktırmadan müdahalelerle işi istedikleri yöne çekerler.”Tamam efendim “demeleri güçsüz görünür fakat,günlük olaylar genellikle kadın istekleri doğrultusunda şekillenir!..Güçsüzlüğün gücünü en iyi kadınlar kullanır.

“İlginç...İlginç,çok ilginç..” diye mırıldandı.Yan masada kendi kendine konuştuğunu birilerinin duyduğunu fark etti.Toparlandı.Milletin deli demesine fırsat vermeden kalkmalıydı.Camiye yöneldi.
Güçsüzlüğün Gücü-Sert Güç-Yumuşak Güç kavramları beynini kemirirken niyet etti apteste.


Okuduklarına canlı misaller bulmalı,gerekirse eski bilgilerinden transfer etmeli,mutlaka üç kavramı hafızasına kazıyacak bir zihin antrenmanı yapmalıydı.Gözlem en kolay yoldu.Ayaklarını yıkarken musluğun iki yanına baktı.Sağlı sollu iki taraf da ayak girecek tarzda oyulmuştu.Ayak koymak mermeri yıpratabilir dense kimse inanmazdı.Ama oyulmuştu mermer.Asırlardır birkaç saniyeliğine konan yumuşak ayaklar mermerde oyuk açmıştı!..Yumuşak güç, sert gücü yenmişti işte.

Kalktı ve camiin ana kapısına yürüdü.Kapı eşiği gözle görülür tarzda kavisli,oyuktu.Mermerdi oysa.

Kapıdan geçenlerin kösele ayakkabılarla taşı aşındırması kimsenin aklına gelmezdi.Namaz sonrası türbenin niyaz penceresi adı verilen yerine geldi.Burada dua edilirdi ziyarete kapalı saatlerde.Demir parmaklıklar el sürenlerce aşındırılmıştı.Yumuşak eller,demiri yumuşatmış,hatta yaldızını parlatmıştı.

Ruhlar cilalandıkça demirler de ışımıştı..Yere baktı.Dua edenlerin dikildiği yer de oyuktu.

Kalabalığın aksi istikamete doğru çıktı avludan.Önceleri gördüğü bir kabre şimdi daha bir manalı bakacaktı.Mermer kabrin üzerinde yetişen bir çınar,kabir taşını sarıp sarmalamış,sonra da lahdi yerinden oynatmıştı.Çınar fidesinin büyüyüp mermeri kıracağına ihtimal verilmezdi belki, olmuştu işte..

Kitapçılar Çarşısına doğru yürürken eşi cepten aradı:”Neredesin sen?” Bu ziyaretleri duyurmadan yapardı.Bunca duadan sonra böyle kutlu mekanda yalan söylenmezdi ki!..”Şeyy “diye kekeledi,
”Eyüp’teyim,şimdi dönerim” “Yağma yok,çocuklarla biz de geliyoruz,bekle” dedi hanım.Onların da hakkıydı dolaşmak,manevi hava ile ruhlarını teneffüs ettirmek.”Bekliyorum” dedi.Ne zaman bir şey istese itiraz edemezdi hayat arkadaşına.“Evet” diyordu yine..

Daraldı…Serde erkeklik vardı.”Bir kere de hayır desen!” diye dürttü nefsi.Şeytan kahkaha atıyordu karşısında.İmdaaat,biri yetişse de alsa şeytanı başımdan diye düşünürken Aşkın Sultanı Mevlana yetişti:“Erkek Su,Kadın Ateştir.Görünüşte su ateşe galip gelir,onu söndürür.Ama bir araya geldiler mi, su ateşi kaynatır fokur fokur..Hatta buhar eder.Erkek mağluptur kadına.Mağlupluk muhabbete vesile olacaksa ne mutlu mağluplara!..”

Hz.Mevlana’nın sözü ile ferahladı.Mağlup olsam da mutluyum ya ne gam,diye geçirdi içinden.Öteden cılız, zayıf yapılı biri geliyordu.Elinde asası,sırtında ekmek çıkını ile tanıdık biriydi bu.Yakın köylüsü Yunus Emre’den başkası değildi gelen.Hemşeriliğin verdiği samimiyetle diklenerek konuştu Yunus’a:

”Söyle bakalım koca derviş!..Sen ne diyeceksin güçsüzlüğün gücüne?Sen de mi mağlupluk zaferdir diyorsun yoksa,konuş bakalım?”

Yunus sükunetini bozmadan derin,uzun huzmelerle baktı gözlerine ve yavaş yavaş döktürdü mısraları:“Dövene elsiz gerek/Sövene dilsiz gerek/Derviş bağrı taş gerek/Koyundan yavaş gerek/Sen derviş olamazsın/Sen hakkı bulamazsın”

Yok yaa!..Derviş sadece sen misin?..Göreceksin ben de olacağım,dedi.Yunus: ”İstediğin kolaylaştırılsın inşallah,yolun çok uzun,haydi bana eyvallah” deyip yürüdü Haliç’e. Resmen denizi geçiyordu.İşim zor, denizde yürümek kim ben kim,dedi.Hak verdi Yunus’a..

Öteden Hz.İsa (as) belirdi.Az önce havarilerle gökten inen sofrada iftar yapmış geliyordu.Ona sormaya cesaret edemedi.İsa Nebi şöyle dedi:“Sana bir tokat atana öbür yanağını uzat!..”

Yooo,bu kadarı fazla!..Güçsüzlüğün gücünü az anlar gibi oldum ama bunu çözemem,fazla bu bana dedi.İsa Nebi de karanlığa bir mum gibi uzanan cennet yeşili minarelere tırmanarak makamına döndü.

Havanın kurşûnî griliği,siyaha dönüşürken Medine düştü aklına.Allah Rasülü’ne gidecekti.Yeşil Kubbe gözlerinin önünde belirince Rasülullah (sav) başladı konuşmaya.Kalbine akan kutlu sözlerdi bunlar.



“Yumuşaklık; sahibini süsler,ziynetlendirir.Bir kimse yumuşak davranmaktan yoksun ise hayrın tamamından yoksundur."

“Pehlivan güreşte başkasını yenen değil;öfkelendiği anda nefsini yenendir”

“Kavgayı ilk bitiren,küskünlükte ilk barışan kazançlıdır”

“Sizin en hayırlınız ehline (karısına-çocuklarına )yumuşaklıkla davrananınızdır”

Dalıp gitmişken uzaktan koşan minik oğlunun sesi ile irkildi.Afacan sevinçle atladı kucağına,dondurma istedi.Aldı hemen. Ahh bu çocuklar,dedi.Çocuğunun isteğine direnebilen anne-baba var mıydı ki?...

Su, Mermer, Kökler, Kadın ve Çocuk..”Ya ben?”,dedi.Başarabilecek miyim?.. Üstad seslendi beynindeki satırlar arasından: ”Israrla çalınan kapı bir gün mutlaka açılır!.”
Ferahladı.O halde mesele yok,dedi.


Güçsüzlük ve yumuşaklık gibi iki kuvveti olduğunu fark etmişti artık..Her zamankinden daha güçlü hissediyordu kendini.

hayatımda okuduğum en güzel yazılardan biriydi,paylaştığın için teşekkürler ecyad kardeş allah razı olsun...



--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Aşkta tıpkı ELİF gibidir, isminde gizlidir. Ama okunmaz, o olmadan da besmele sese gelmez, o herşeyin içindedir; hiç birşeyde görülme


Makaleler

MollaCami.Com