Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Kayıp Bavul

KAYIP BAVUL Türbelere çaput bağlayanları küçümseyenler, boyunlarına kırmızı,sarı, lacivert, siyah, beyaz çaputlar bağlayarak tribünleri dolduruyorlar... Ve hayatlarında bir futbol takımından daha büyük şeylere taraf olamıyorlar! Bu gerçek, diğer bütün gerçeklerle berabar, kayıp bir bavul gibi ortada durmaktadır. Hem ortada hem kayıp! Hakikat, sahibinin ''bu benim'' diyerek kendisine sahip çıkmasını, yoluna öyle devam etmesini beklemektedir. Denilebilirki, biz, yoldayız ama yolunda gitmiyor işler, kaybettik bavulumuzu. Bütün asgari ihtiyaçlarımız onun içinde. Ancak onu bulduktan sonra yolumuza kaldığımız yerden devam edebileceğiz. Yoksa dolanıp duracağız aynı yerlerde. Yaklaşık iki yüz yıldır olduğu gibi.

İnsan, zaman zaman, hafızasının onu yarı yolda bıraktığından şikayet eder de kendisinin hafızasını bir yerlerde unutmuş olabileceğini düşünmez, düşünemez nedense. Yıllarca hafızamın 'kötü' olduğundan , beni sürekli yarı yolda bıraktığından şikayet ettim. Şimdilerde ise tam tersini düşünmeye çalışıyorum: "sakın ben kötü olmayayım, hafızamı bir yerlerde bırakmış olmayayım.'' Fırsat buldukça arama alanımı genişletiyor, şehirler arası yolculuklara çıkıyorum. Bavulu olmayan bir insanın bütün yolculukları günü birlik olmaya mahkumdur. Günü birlik yolculuklar, günü birlik ilişkiler gibi. Şu da söylenmelidir bu noktada. Her şeyi kendisiyle birlikte başlatan, kendisinden önce olanları önemsemeyen, Tarihin, tarihlerden başka bir anlamı olabileceğini düşünemeyen, kendisi öldükten sonrayı da düşünmeyen biri; hayatı kendisiyle sınırlamıştır. Kendi içine hapsolmuş böyle biri, yani modern insan, kendi sınırlarından çıkıp dışındakilerle nasıl sağlıklı bir ilişki kuracaktır? Kuramamaktadır.Kendi sınırları içerisinde konforunu, zenginliğini artıran bir ilerleme seyri gösterirken, kendi dışını nasıl tahrip ettiğini görememekte, gördüklerinden de rahatsız olmamaktadır. Kendi sınırlarının dışına çıkamayan modern insan, kendisine dışardan bakmaktan, kendisini başkalarının yerine koymaktan ve dolayısıyla başkalarını anlamaktan acizdir.Herkesin sadece kendisini düşündüğü, gizlice iyilik yapmanın yerini sponsorluğun aldığı bir dünyadır bu. Ve bunu bir marifet zanneden insanlar, kendilerinden öncekilerin bunu düşünemediğini zannedecek kadar sarhoşturlar. İnsana neyin yakışıp neyin yakışmayacağının bilgisine sahip olan Müslüman bilgelerin yerine, reklamcılık gibi bir çok farklı sektörün estetik uzmanları göz dikmişlerdir. Nasıl giyinmemiz,ne düşünüp ne düşünmememiz gerektiğine karar veren uzmanlar ordusu bizi yanlış yapmaktan korumaktadırlar, güya.
Bugün bütün insanların önünde, her tarafı işgal eden reklamları ve apartmanları aşma, gökyüzüne giden bir yol bulma ödevi vardır. Bu reklam panolarını yapanların bilgisi ve estetik kaygısı, reklam panolarının alanı kadardır. Her şeyin birbiriyle uyumlu olmasına önem veren, kendilerince güzel işler yapmaya çalışan bu insanlar, reklamlarla her tarafı nasıl kirlettiklerini görmezler, görseler de reklam alanı dışında bir sorumluluk taşımazlar. Onlar küçük alanlarda bir düzen sağlarken, yaptıkları güzel görünürken, biz, Tanrı (rab)' yla peygamberlerle tanımlayanlar çok geniş bir alanı düzenlemek, güzelleştirmek zorundayız. Şayet bavulumuzu bulsaydık, haritamıza kavuşsaydık, her şeyin yerini, nerede olmaları gerektiğini,yıkılıp yerine apartman dikilenleri, reklamların arkasında görünmez olanları kolaylıkla tespit edebilecektik. Mesela burada bir köprü olması gerekmiyormuydu? Şefkatle şehveti, akıl ile kalbi, hayat ile ölümü birbirine bağlayan... 7. yüzyılda son Peygamber tarafından yeniden onarılmış bir köprü.

Sözü eninde sonunda Allah' a , islam'a ve peygamberlere getirmemize surat asanlar olabilir. İnsan nasıl sonunda musalla taşına geliyorsa, bu dünyada konuştığumuz her şey buraya gelecektir. Bundan daha doğal ne olabilir. Sözü buraya getirmemizin nedeni, bize boyumuzun ölçüsünü gösterecek, üstümüzdekilerin nasıl durduğuna bakabileceğmiz büyük bir aynaya sahip olamayışımızdır. Bir zamanlar tarihin en büyük aynasına bakarak kendilerine çeki düzen verirdi insanlar. hiç kimse tek başına ortaya çıkıp bu ayna benim diyemezdi; çünkü onun karşısında alırdı boyunun ölçüsünü.O büyük aynayı 1. Dünya savaşında kırdılar. Paramparça ettiler onu. Kıranları ellerine bakarak tanıyabilirsiniz. Hepsinin elleri kan içinde.

Bu küçük aynaların, bu küçük islam ülkelerinin sahipleri de tıpkı reklamcılar gibi, oldukça sınırlı alanlara hapsolmuşlar. O alanlarının dışında esamileri okunmuyor. Dünyaya, tarihe mal olmuş ne bir edebiyatçıları, ne bir felsefecileri, ne bir devlet adamları var.Küçük de olsa bir aynalarının olması onlara yetiyor da artıyor bile.Ellerindeki küçük aynalarında sürekli saçlarını tarıyor, makyajlarını tazeliyor ve iyi ' görünmeye' çalışarak geçiriyorlar günlerini...

Onlar ellerinde ayna ortalıkta dolanırken, biz, bavulumuzu aramaya devam ediyoruz. Epey mesafe katettik aslında. Bavul geçen yüzyılın başındaki büyük kargaşada İstanbul' da kayboldu, demek ki dikkatler yine İstanbul' da toplanacak.


İbrahim PAŞALI ( Öğle Uykusu / Birun Yayınları )

Keşke o kırdıkları aynamızı geri getirebilseydik...biz o kırıklardan bakıyoruz kendimize..Bakmaya çalışıyoruz daha dogrusu..Kardeşim çok çok teşekkürle bu yazıyı paylaştığın için..allah razi olsun..

Kendi sınırlarının dışına çıkamayan modern insan, kendisine dışardan bakmaktan, kendisini başkalarının yerine koymaktan ve dolayısıyla başkalarını anlamaktan acizdir.
***************
Burada bir köprü olması gerekmiyormuydu? Şefkatle şehveti, akıl ile kalbi, hayat ile ölümü birbirine bağlayan... 7. yüzyılda son Peygamber tarafından yeniden onarılmış bir köprü.
****************
O büyük aynayı 1. Dünya savaşında kırdılar. Paramparça ettiler onu. Kıranları ellerine bakarak tanıyabilirsiniz. Hepsinin elleri kan içinde.
*****************

Semiha kardeşim Allah senden razı olsun. Bu anlamlı yazıyı bizlerle paylaştığın için teşekkürler. Yazarın okuduğum ilk yazısı. Konuyu çok güzel ele almış. Allah kendisinden de razı oslun. Tekrar teşekkürler..

Selam ve dua ile..
güvercin

Allah razı olsun kardeşim. çok güzel bir yazı. yazarın da ellerine sağlık. Allah nasib ederse kitabı da okuyacağım.

Allah sizlerdende razı olsun. Paylaşmak istediğim bir kaç yazı daha vardı ama geçirdiğim küçük bir kaza nedeniyle siteye girme imkanım olmadı.EE kırık çıkıklarla tuşlara basmak mümkün olmuyor:) Şu kazazede kardeşinize dua ederseniz çok sevinirim.

Selam ve dua ile...

cok güzel yazmışsın ellerine sağlık böyle bir yazıyı daha önce okumadım böyle bir yazıyı bizimle paylaştığın için teşekkürlker

Allah acil şifa versin kardeşim..


Kitap Tavsiye ve Analizleri

MollaCami.Com