Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Nevrûz ve Nevruz Kutlamaları!!!

Halis ECE

Nevrûz ve Nevruz Kutlamaları!!!!


Mevsim itibariyle baharın başlangıcına rastlayan nevruz ve buna yakın günlerin, hemen bütün eski takvim sistemlerinde ehemmiyet arz ettiği bilinmektedir. Ayrıca 21 mart, gece ile gündüzün birbirlerine eşit denecek kadar yakın oldukları günlerdendir.

Evliyâ Çelebi merhum, Erzurum’dan bahsederken şöyle diyor:

“... Bir kerre bir kedi bir damdan bir dama pertâb iderken (atlarken) muallakta donup kalır. Sekiz aydan Nevrûz-i Harzemşâhî (ilkbahar) geldikte mezkür kedinin donu çözülüp ‘mırnav’ deyüp yere düşer. Meşhûr latîfe-i darb–ı meseldir.”

Evliya Çelebi merhûmun Nevrûz-i Harzemşâhî dediği tarih, muhtemelen Nevrûz-i Selçûkî olacaktır. Çünkü Celâleddin Harzemşâhî değil, Celâleddîn-i Selçûkî zamanında tertiplenen Celâlî takviminin ilk günü Nevrûz’a denk getirilmiş ve yıl başlangıcı olmuştur. Nitekim Ahmed Cevdet Paşa merhum, bu hususu şöyle anlatmaktadır:

“Hicrî 465 (m. 1072-73) senesinde Celâleddîn-i Selçûkî zamanında servet çoğalıp, hikemî ilimler de pek çok terakkî ederek, bazı yeniliklere girişildiği sırada rasat işine de itina olunup, 467 (m. 1074-75) senesinde meşhur Nizâmü’l-Mülk’ün topladığı hey’etçilerin kararıyla, güneşin hamel (koç) burcuna nakli günü Nevrûz (yeni gün, yeni yıl başı) sayıldı ve 468 senesi yeni nevrûzun mebdei (başlangıcı) itibar edildi. Bununla da iktifa edilmeyerek Ömer Hayyam, Ebu’l-Muzaffer, Meymûn-i Vâsıtî ve Muhammed Hâzım gibi zevât bu işe memur edildiklerinden, 471 (1078-79) senesinden itibaren meydana getirdikleri Şemsî tarihe, ‘Târih-i Celâlî’ adını verdiler. Bunda güneşin hamel burcuna naklettiği nevruzu sene başı itibar eylediler. (Takvîm-i Edvâr, Matbaa-i Ebuzziya, İstanbul 1300 h., s. 49)
***

BERCESTE

Seyreyle ser-i sebzimi, gelsin de bahâr!
Hâk-i siyeh içre kalacak dâne miyim ben?

(Lâ edrî)

Beytin mefhûmu:

“Bahar gelsin de sen o zaman yeşil başımı seyret! Hiç kara toprak içinde kalacak tâne miyim ben?” demektir.
***

NEVRÛZ NE DEMEKTİR, DİNİMİZİDEKİ YERİ NEDİR?


Nev-rûz, iki kelimeden mürekkep/birleşik Farsça bir isimdir ve “yeni gün” demektir.

Mart ayının yirmi birinci gününde (rumî takvime göre sekiz mart) güneşin koç burcuna girmesi, eski Türkler’de ve İranlılar’da hususi bir gün sayılmış, çeşitli kutlamalar yapılagelmiştir.

İran’ın ateşperest inancından kalma bir hususiyeti olarak nevrûz, gitgide dînî hüviyet kazanmıştır. Ve hâlen Şîîlik’te nevruzun mühim bir yeri vardır.

Türkler’de ise, İslâmiyet’le şereflendikten sonra, Ehl-i Sünnet’e mensup Müslümanlar arasında, bunun yerini dînî bayramlar almıştır.

Zira Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, “Allah Teâlâ size, o iki bayram günlerine (nevruz ve mihricana) karşılık, onlardan daha hayırlı iki bayram gününü (ramazan ve kurban bayramalarını) ihsân etti.” buyurmuşlardır. Böylece Müslümanlar’ın, ne 21 marttaki nevruz ne de 21 eylüldeki mihrican kutlamaları (!) ile alâkaları kalmıştır.
***

Hâsılı; yılbaşı kutlamaları (!) gibi, bu günlerin de İslâm’da bir yeri ve değeri yoktur. Bilakis dinî bakımdan büyük mahzurları vardır. Zira gayr-i müslimlere ait âdet-an‘âne ve merâsimlere iştirak ve onları taklitten doğan günahların temizlenmesi ancak cehennem ateşiyle mümkündür. (İmâm-ı Rabbânî k.s., el-Mektûbât, 1/266)

O bakımdan mü’minler, bu gibi “kutlamalar”a iştirak şöyle dursun, yapılanları kalben dahi tasvip etmezler.
***

B E R C E S T E

Öyle sis var ki seçilmez geceden gündüzü
Böyle gamlı senenin böyle olur nevruzu

(Lâ edrî)

Cenab-ı Hak(CC),cümlemizi bu ve buna benzer batıl adetlere taraftar olmaktan muhafaza etsin.

http://www.mollacami.com/konu/14-subat-ve-diger-kutlama-gunleri-11887.html
_____________________________________________________________________


Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde,gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecektir.

Rabbim cümlemizi günahın gizlisinden-âşikârından, büyüğünden-küçüğünden, hataen ve kasten olanından ve bahusus yukarıda anlatmaya çalıştığımız küfür sıfatını haiz, kendisinde küfür kokusu bulunan ve ancak cehennem ateşiyle temizlenebilen günahlardan hıfz u himaye buyursun.

Selamlar...

PEK ÇOK İLMİ DEĞERDEN UZAK KARDEŞLERİMİZİN NEVRUZ KUTLAMAYA HAZIRLANDIĞI ŞU GÜNLERDE BÖYLE GÜZEL BİR YAZI İLAVENİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM HALİS HOCAM.

Sevgili TUNAHANHAKAN;

Şüphesiz serzenişinizde yerden göğe kadar haklısınız. Üzülerek müşahede ediyoruz ki; durum aynen dediğiniz gibi... Ne diyelim; bize de hakkı-hakikatı anlatmak, Müslümanların şuur sahibi olmaları için dua etmekten başka çare kalmıyor.

Rabbim, hakkımızda hayırlısını ihsan eylesin. Başta küfür sıfatını haiz, küfür kokulu bu ve benzeri günahlar olmak üzere her türlü fısk u fücurdan, isyan ve nisyandan, hata ve kusurdan uzak tutsun.

Selamlar...

Rabbim, hakkımızda hayırlısını ihsan eylesin. Başta küfür sıfatını haiz, küfür kokulu bu ve benzeri günahlar olmak üzere her türlü fısk u fücurdan, isyan ve nisyandan, hata ve kusurdan uzak tutsun.
GÜZEL DUANIZA AMİN DİYOR, DUANIZDA BİZİDE UNUTMAMANIZI İSTİRHAM EDİYORUM.
BİLMUKABELE SELAMLA.

Dualar müşterek sevgili TUNAHANHAKAN... Elbette ki biz sizi siz bizi dualarda unutmayacağız. Rabbim unutturmasın.

Selamlar...

Hocam Allah razı olsun. Nevruz un dinimizde yeri olmadığını biliyorduk sayenizde tekrarlamış olduk. Bilmiyen kardeşlerimizde öğrenmiş oldu. Sağolun ve varolun. Bu tür bayramların dinimizde yeri olmadığını keşke tüm Müslüman kardeşlerimiz öğrense.. Allah tekrar takrar razı olsun sizden. Ellerinize sağlık.

selam ve dua ile
güvercin


İNSANI TÜKETEN YOLLAR DEĞİL; ERİŞEMEĞİ MUTLULUKLARDIR:( sevgi ve muhabbetle güvercin

Allah cümlemizden ve bilcümle Ümmet-i Muhammed'den râzı olsun sevgili GÜVERCİN kardeşim...

Sizin de dile getirdiğiniz gibi, arzumuz, bütün Müslümanların bu ve benzeri merasimlerden, kutlamalardan olabildiğince uzak durmaları. Tabii bu temin etmenin yolu da öncelikle işin manevi zararını-tehlikesini bilmekten geçiyor. Yapmaya çalıştığmız husus, bundan ibaret. Rabbim topyekün İslam âlimine/Müslümanlara uyanıklık versin. Gaflet tuzaklarına düşmekten muhafaza buyursun.

Bilmukabele selam ve dualar...

Halis Hocam aslında söylenecek bir söz kalmamış, Bu yazınızı kopyalayıp, muhafaza edicem inşallah...Arşivlerimizde ki yerini almalı diye düşünüyorum.


Fakat, iki ilave yapmazsam çatlarım:) mazur görünüz...


NevRuz
İki ayrı kelime 'den terakkib, Nev ve Ruz

Bugün artık tamamiyle maksadını aşmış, yasa dışı örgütlerin malzemesi olmuş sapık bir inanış...

Nev kelime anlamı ile "yeni" demek,Ruz ise "kurtuluş" yani yeniden kurtuluş anlamına gelirki ,teröristlerin bayramı ve yıldönümlerini simgeler, yani en azından onlar böyle olduğunu savunduktan sonra...

Belki,bu tarihi seçmelerinin diğer bir sebebide, Çanakkale Zaferine yakın olması münasebetiyledir. Akıllarınca hem hevesimizi kursağımızda bırakacaklar hemde kutluyoruz o halde varız diyecekler...

93'ün martında yaşanan olayları belki hatırlayanlar vardır. Artık, Nevruz bu sapıklıklara lanet etme yağdırma tarihidir.Bu lanet den beri olmak için de şiddetle ondan kaçınmak gerekir...(Fakat bunu yine halimiz ve dilimizle belli etmeyip, maksatlarına erişmelerinin de önüne geçeceğiz,İnsanoğlunun havaya verdiği tepkiden fazlasını haketmiyorlar...)

vesselam...

Değerli kardeşim et_nick ;

Çok içten ve gönülden geldiğine inandığım duygu ve düşüncelerini gerçekten çok hoş ve güzel ifade etmişsin. Ellerine sağlık. Hiç merak etme. Hakk'ın olduğu yerde batılın ilelebet kalması muhaldir. Yeter ki biz Müslümanlar, üzerlerine vazife terettüp edenler şuurlu ve uyanık olabilelim. Yoksa gerisi lâf u güzaf!

Ayrıca aslen bizimle ilgisi olmayan bir şeyi, birilerinin ne için ve kimin için alet edip etmedikleri de çok önemli değil. Önemli olan; bizim kendi değerlerimize sahip çıkıp çıkmadığımızdır. Yani rûh-i melekî yolunun usûli esas olmalı. Biz onun takviyesiyle meşgul olmalıyız. O mukavim olduktan sonra rûh-i hayvaninin üstesinden gelmek mesele olmayacaktır. Ya da şöyle diyelim; biz kendi ferdi ve içtimai/kişisel ve sosyal bünyemizi dirençli tuttuktan sonra, dışardan gelebilecek illetlerin bize zarar verme ihtimali yok denecek kadar azdır.

Malum; aydınlık için karanlıkla boğuşmak yerine, bir mum yakmak kâfi...

Rabbim, gerek ferden gerekse cemiyet olarak mukaddesatına sahip çıkabilmeyi, şeaire hürmette kusur etmemeyi müyesser kılsın hepimize...

Bilmukabele selamlar...

"Malum; aydınlık için karanlıkla boğuşmak yerine, bir mum yakmak kâfi..."

Ana konunun izahı bu cümlede toplanmış sanki!..

Paylaşımınız için teşekkür ediyor, dualarınıza yürekten amin diyorum...

Selam ve dua ile...

------------------------------------------------------------------------------
"Yağmurlardan sonra büyürmüş başak; meyvalar sabırla olgunlaşırmış..."

Ben teşekkür ederim sevgili _başak_ ;

Haklısınız. Malum; "Usûlü terk eden vusûlden mahrum kalır." Bu zahirde böyledir, batında da... Maddede de böyledir manada da... O bakımdan Müslümanlar olarak bu kaideyi hiç mi hiç hatırımızdan çıkartmamalı, kendimize daima rehber edinmeliyiz. Yoksa kaideyi zaman zaman yeri geldikçe tekrar etmenin pek bir faydası olmaz.

Rabbim, her alanda usûle uygun ibadet, taat, amel ve hizmetlerde daim eylesin.

Mukabil selam ve dualar...

Malum; "Usûlü terk eden vusûlden mahrum kalır." Bu zahirde de böyledir, batında da... Maddede de böyledir manada da...


Hani kişi bazen nefsiyle başbaşa kalır (aslında daim olarak), o vakitler ( Şeytan aleyhilane de oradadır ki bunu asla kaçırmaz)(bu arada toplam 3 ediyor) kendi ile bir çatışma halindedir.Yapsam mı,yapmasa mı, söylesem mi ,söylemesem mi gibi suallerle boğuşurken , belki doğru cümleyi kullansa hem nefsini hemde şeytanı alt edecek. Ama edebiyata hakim olmadığımızdan mı,yoksa cehaletimizden midir bilinmez bir türlü o cümleyi toparlayamayız zihnimizde, kelimeleri bir araya getiremeyiz. Benim halimde olanlar için, zihinlere kazınması elzem bir sözlerden biri. Hatta reçete olarak kullanılabilir olup, günlük belli aralıklarla da tekrarlanılabilir bir söz.
Mevlam vusülden mahrum bırakmasın inşallah...

Halisece muhterem kardesim Cenabi Allah senden razi olsun.
Cok önemli bir konuyu islemissin.

Nevruz'un tarihcesinde bu bayramin,
Atese tapan eski Iranlilar'da Hükümdar Cemsidin ilk Iran devletini kurduktan sonra tahta gecdigi ve herkesi kendine taptirdigi güne Nevruz günü denir.
Nevruz günü bayram olarak ilk bu sekilde kutlandi ve ortaya cikis seklide böyle tarif ediliyor.
Zamanla degisik asirlarda ve degisik beldelerde farkliliklar gösteren Nevruz günleri, Iran merkezli orta asya ve ortadogu kavimlerince degisik sebeplerle kutlanir oldu.
Bugünki sebebi ne olursa olsun, ortaya cikisi ve Islami kaynaklardan uzak olan bu günü kutlamak bir yana, kutlamaya meyle etmekten bile sakinmamiz lazim.

Sevgili et_nick ve seyyah99;

Kıymetli değerlendirme ve katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Allan râzı olsun. Zâtına vuslat'tan mahrum bırakmasın.

Tabii sizin de belirttiğiniz gibi nevruz'la alakalı çok şeyler söylenebilir, yazılabilir... Ama bizce önemli olan nokta; bunun mahiyeti itibariyle İslam'la-Müslümanla bir alakasının olmadığını ortaya koymak, küfür kokusunu üzerinde barındıran bu vb. tehlikelerden mü'minlerin uzak durmalarını temin etmeye çalışmak... O bakımdan yazı, özün özü sayılır. Aslında hazırladığım uzunca bir makalenin kesilip biçilmiş halidir.

Rabbim'den niyazım; temizliği ancak cehennem ateşine vabeste olan bu ve emsali günahlardan, Ümmet-i Muhammed'i ve evladını korusun.

Selam ve dualar...


Blog Paylaşımları

MollaCami.Com