Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


S.ALEYKUM, HAYIRLI CUMALAR

Eshâb'ı kirâmdan Dıhye-i Kelbi hazretleri, çok güzeldi. Seferlerden gelişinde Hazret-i Hasan ve Hüseyin’e hediyeler getirirdi ve onları sevindirirdi.

Cebrâil aleyhisselâm çok defa onun şeklinde Resûlullaha gelirdi. Yine birgün, bu şekilde geldiğinde Hazret-i Hasan ile Hazret-i Hüseyin, Dıhye zannedip yanına koşup, ceplerine ellerini soktuklarında birşey bulamadılar. Resûlullah Efendimiz buyurdu ki:

- Ey Cebrâil kardeşim! Torunlarımın bu hareketini kabalık ve edepsizlik zannetme! Onlar seni Dıhye sandılar. Dıhye ne zaman gelse hediye getirirdi. Bunları böyle alıştırdı.

Cebrâil aleyhisselâm bunu duyunca çok üzüldü ve “Dıhye, bunların yanına hediyesiz gelmiyor da, ben nasıl gelirim.” deyip, hemen Cennet nimetlerinden bir salkım üzüm ile bir narı getirip çocuklara verdi. Çocuklar hediyelerini alıp, Mescidin bir kenarına çekilip, yiyecekleri sırada, Mescidin kapısına ihtiyar, aksakallı, elinde baston, toz toprak içerisinde biri geldi ve dedi ki:

- Açım, yiyecek birşey verin!

Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin ellerindeki meyveleri götürüp verirken, Cebrâil aleyhisselâm ayağa kalktı ve buyurdu ki:

- Vermeyin o melûna! O şeytandır. Cennet nimetleri ona yasaktır.

Sonra da, “Def ol, oradan!” buyurup şeytanı kovdu


Ihya Genel

MollaCami.Com