Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


HAT SANATI:

"Kur'an-ı Kerim Mekke'de nazil oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı."

Sanat değeri olan İslâmî yazılara "hat", hüsn-i hat ve böyle güzel yazı yazanlara da "hattat" denir.

İslâm sanatında, özellikle Türk sanatında, hat sanatı çok önemli bir yer tutmaktadır. Yüzyıllar boyunca ekoller türetip, büyük üstadlar yetiştirerek, sanat şaheserleri meydana getiren bu sanat, batılılarca soyut resim sanatı olarak kabul edilmektedir.

Hat sanatı İslâm'ın ilk devirlerinde ortaya çıkmıştır. Önceleri basit ve düz yazılardan meydana gelen, "Ma'kili" adı verilen bir yazı kullanılmıştır. Bu yazıya "Hicazî" yazı dendiği de "Hat u Hattatin"de belirtilmektedir. Hz. Ömer'in hilafeti zamanında Kûfe şehri kurulmuş, burada da bir hat ekolü doğmuştu. Önce Kûfe yazısı denmiş, sonra Kûfî şeklinde yayılmıştır. Kûfî, çeşitli yazı türlerine de kaynak olmuş ve bundan dolayı da bu yazıya "Ümmü'l-Hutût" denmiştir.

Arap yazısını geliştiren ve onu zirvesine çıkaran Türkler olmuştur. Türk hattatları, müslümanların ortak yazısı olan bu yazıya yeni bir ufuk açmış, renk katmış ve ona millî sanat damgasını vurarak güzel bir sanat haline getirmiştir.

Hüsn-i hat, Kur'anıkerim'ler, cüzler, hilyeler, kitaplar, murakkalar, kıt'alar, meşkler, fermanlar, i'lamlar yazılmasında ve ayrıca mimarî tezyinatta da kullanılmıştır. Hüsn-i hat çeşitleri başlıca altı kısımda toplanmış olup, buna "Aklâm-ı sitte"denir.

Zamanla gelişerek ortaya çıkan altı çeşit yazı: Sülüs, nesih, muhakkak, reyhani, tevkî, rıkaa (rık'a) dır. Sonradan bunlara talik de eklenmiştir. Talik yazı daha çok İran'da ve Türkiye'deki Farsça eserlerde, divanlarda ve levhalarda kullanılmıştır.

Türklerin kullandığı diğer girift bir yazı da tevkî'ye benzeyen divanîdir. Genellikle ferman, emirnâme ve resmî yazılarda kulanılır. Siyakat ise hazine, maliye ve devletin resmî kayıtlarında kullanılan, noktasız, okunması güç bir yazıdır. Nestalik, talikle nesih arası bir yazı şeklidir. Mağribî ise Kuzey Afrika'da kullanılan bir yazıdır.

Müsenna (aynalı yazı): Aynı yazının karşılıklı olarak çift yazılışıdır. Levha ve kitabelerde kullanılır. Celî yazı: İri büyük yazı demektir. Kitabelerde ve levhalarda görülen bu yazı, yazı cinsine göre ad alır: Sülüs celî'si gibi.

Hat Sanatı, Osmanlı döneminde büyük gelişmeler göstermiştir. 13. yüzyıl sonlarında; sülüs, nesih, muhakkak, reyhani, tevki ve rık'a yazının bütün kurallarını toplayan Yakutü'l-Mustasımi, bunları başarı ile uygulamıştır.

Nesih ve Sülüs yazı çok kullanılmış ve en olgun şeklini Şeyh Hamdullah'ın yazılarında göstermiştir.

14.-15. yüzyıllarda Şeyh Hamdullah'ın yazıları örnek alınmıştır. 16. yüzyılda Ahmed Karahisari'nin tarzı benimsenmişse de, daha sonraları Şeyh'in yolu tercih edilmiştir. 17. yüzyıl da ise Hafız Osman, özellikle Kur'an yazısında başarılı olmuş ve onun yazdığı Kur'an'lar baskı yoluyla çoğaltılmıştır.

19. yüzyılda hat sanatı, Mustafa Rakım, Sami Efendi, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Yesarizade Mustafa İzzet Efendi gibi değerli hattatlarca geliştirilmişti.

Son yılların önemli hattatları arasında Necmeddin Okyay ile Halim Özyazıcı'yı sayabiliriz.

En güzel yazı yazan mesleği ne olursa olsun, hattatbaşı seçilir ve kendisine Reisü'l-hattatin denir. Yazı sanatında dünyada hiç bir millet Türkler kadar emek vermemiş ve onun vardığı seviyeye ulaşamamış olması, haklı olarak bütün İslam dünyasında şu sözü söyletmiştir: "Kur'an Mekke'de nazil oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı".

Hat; çizgi, satır, padişah yazısı anlamına gelir. Arap harflerinden doğarak İslam medeniyetinde müstakil ve olağanüstü bir mevki kazanan güzel yazı sanatıdır.

Batıda hüsn-i hat karşılığında ; calligrafi tabiri kullanılmaktadır.

Hattat; el yazısı çok güzel,olan sanatkar, iyi yazı yazan, , yazı yazmakta usta ve becerikli kimseye denir.

Hat sanatı; kamış kalem, is mürekkebinin işbirliği ile insan elinin vücuda getirdiği bir çizgi sanatıdır.

Hat sanatı; yazı temeli üzerine kurulmuş bir resim sanatıdır diyebiliriz.

Bu sanatın sanatçısına hicri ilk asırlarda, katip, küttap, verrak, daha sonrada hattat denilmiştir.

Hat, mimarlık, tezyinat, resim gibi, müstakil, görende hayranlık uyandıran bir sanattır. Tenasüp, ihtişam, ulvilik gibi sanat unsurlarıyla güzel sanatlar arasında önemli yerini almıştır.

Avrupa'nın bu günkü resim anlayışında varmak istediği seviyeye İslam alemi hat sanatıyla asırlar önce ulaşmıştır. Modern resmin öncülerinden Picasso’ya “Benim resimde varmak istediğim son noktayı İslam yazısı çoktan bulmuş” dedirten bu anlayış olmuştur.

Bu yazıların olgunlaşmasında, güzelleşmesinde Türklerin büyük katkısı olmuştur. Bu gerçek şu sözlerde ifadesini bulmaktadır: “Kur’an-ı Kerim Hicazda nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.”

Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik eden Konya da bir kültür ve medeniyet merkezi olarak 13. Y.Yıldan başlayarak günümüze kadar her alanda olduğu gibi hat alanında da önemli sanatçılar yetiştirmiştir.

Cumhuriyet öncesi her türden okulda hüsn-i hat dersleri okutulmuştur.

Konya’da da hemen hemen tüm medreselerde hattat yetiştirilmiştir. Ancak bu konuda en çok adını duyuran medrese; Özdemirli Medresesi olmuştur.Bu medrese normal eğitiminin yanında adeta güzel yazı okulu gibi çalışmıştır. Elbette bu özelliğin kazanılmasında hat sanatında ülke çapında şöhret sahibi müderrislerin görev yapmasının payı büyüktür.

Bu medresenin müderrisi; ünlü hattat Başaralızade İbrahim Hakkı Efendidir. Sille’nin Başarakavak köyünde 1828’de doğan hattatımız 63 tane Kur’an-ı Kerim yazmış, zamanın padişahı II.Abdülhamit,tarafından ödüllendirilerek maaşa bağlanmıştır.

Konya yüzlerce hattat yetiştiren Başaralızade İbrahim Hakkı Efendi 1894'de vefat etmiş mezarı Mevlana türbesi hazinesindedir.

Cumhuriyet döneminde; İmam-Hatip Liselerinde, Yüksek İslam Enstitülerinde ve İlahiyat Fakültelerinde Hüsn-ü hat dersleri okutulmuş ve hat sanatının gelişmesine katkıda bulunulmuştur.

Bu gün Konya’ da Selçuk Üniversitesi Güzel sanatlar Fakültesi’nde Hüsn-i hat Bölümü açılmış olup güzel yazı eğitimi vermektedir. Hem de ünü ülkemiz sınırlarını aşan iki Konyalı hattatımız, Doç.Dr.Fevzi GÜNÜÇ Yrd.Doç. Hüseyin ÖKSÜZ tarafından.

Ayrıca belediyelerimiz, Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz diğer sanatlara olduğu gibi hat sanatına da destek vermekte, kurslar açmaktadır. Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’nde Hattat Hüseyin ÖKSÜZ ile başlatılan hat kursu Tahir GÜÇLÜ tarafından sürdürülmektedir. Yaklaşık on yıldır devam eden hüsn-i hat kursları bu sanatın yaşayıp yaygınlaşmasında önemli katkılar sağlamaktadır. Bu kurslara her kesimden büyük talep vardır.

Konya güzel sanatların bir çok dalında söz sahibi olduğu gibi hüsn-i hat konusunda da iddialıdır.

İlgililere duyrulur:D




"Mü'min, kulluk elbisesi günahlarla yıprandığında, onu tövbe iğnesiyle yamayandır. Talihli kişi, tövbesi üzerine ölendir."(H.Ş)

Maşaallah!Ne hoş bir mesele şu hat ve hattatlar..........
Bu sanata ziyadesiyle merakım vardır.İnşaallah ders alma niyetim sizin yazınızla tatbik sahasına gelir.
Yazınızı okuyunca bir hikaye aklıma geldi.Şöyle ki:

Zamanın birinde, İstanbulda,meşhur bir hattat boğazın karşı yakasına gitmek için bir kayık kiralar ve karşıya geçince kayıkçıya ücretini ödemek için elini cebine atar,lakin parasının olmadığını fark eder.Meğer elbisesini değişince parası diğer elbisesinde kalmış.Mahcubiyet içinde kayıkcıya biraz bekle der ve o güzel hattıyla bir ''vav ''harfi yapar ve durumu izah ederek para yerine kayıkçıya verir.Kayıkçı yüzünü ekşitse de duruma razı olur.Elinde ''vav'' harfi olduğu halde çarşıda gezerken;hatların sergilenip satıldığı bir dükkan görürü ve içeri girer.Elindeki tabloyu dükkan sahibine gösterir dükkan sahibi tablonun satılık olup olmadığını sorar.Kayıkçı buna sevinir.Neticede; dükkan sahibi, oldukça yüksek bir fiyatla tabloyu alır.
Kayıkçı memnun olarak evine döner.Aradan bir müddet geçince;o meşhur hattatla yine karşılaşır.Hattat karşıya geçince;kayıkçıya parayı uzatır.Kayıkçı:''Para istemez,geçenkinden isterim''der. Hattat, tebessümle:''Olmaz, o bir kez olur''

Not:Hikayeyi tam aktaramadım, eksikler olabilir.
__________________________________________________________________
Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde,gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecektir.

Allah razı olsun kardeşim. Ellerine sağlık:))

selametle...


"Mü'min, kulluk elbisesi günahlarla yıprandığında, onu tövbe iğnesiyle yamayandır. Talihli kişi, tövbesi üzerine ölendir."(H.Ş)


Edebiyat ve Şiir

MollaCami.Com