Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Müjdecinin hışırtısı



Semine Demirci

Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O’dur. biz ölü toprağa can vermek, yarattığımız nice hayvanlara ve insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik.
(Furkan, 48-49)

Gökyüzü bir anda karardı. Rüzgar başlamıştı. Cam açıktı. Pencere rüzgarın etkisiyle açılıp kapanıyordu. Zeynep korkuyla irkildi. Annesine seslendi. Birden ortalık aniden aydınlanıverdi. Şimşek çakmıştı. Ardından da gök gürültüsü geldi. Zeynep korkuyla koşmaya başladı. Annesi Zeynep’in telaşını fark etmemişti. “Anneciğim, anneciğim…” Annesi telaşla koştu. Camı kapattı. Zeynep’i kucağına aldı. Koltuğa oturdular beraberce. Zeynep’in kalbi hâlâ pıt pıt atıyordu. Sanki çok koşmuş da yorulmuş gibiydi.
“Anneciğim çok korktum.” Annesi, Zeynep’in korkudan büyümüş zeytin gözlerine baktı. Küçücük çenesini kavrayıp kendine doğru çekti. Bir öpücük kondurdu tatlı yanaklarına. “Ah Zeynep’ciğim, senin gibiyken ben de korkardım rüzgârdan, şimşekten, gök gürültüsünden. Onların kendi başlarına olduğunu zannederdim. Sanki biz sahipsizmişiz gibi hissederdim. Oysa rüzgârı da, gök gürültüsünü de, şimşeği de gönderen Allah’tır. Ama işte bak Kur’ân’da Rabbimiz rüzgarları yağmurun müjdecisi olarak gönderdiğini söylüyor. Korkutucu gelebilir sana ama rüzgâr müjdedir. Rüzgârın sesiyle sevinmeliyiz. Çünkü Allah rüzgârla bulutları taşıyor, suya ihtiyacı olan bitkilere, hayvanlara ve insanlara bulutlardan su indiriyor. Ben de rüzgârın müjdeci olduğunu öğrendiğimde korkum geçti.
Bir düşünsene, rüzgar esmezse, şimşekler çakmazsa, ağaçlar, hayvanlar susuz kalıyor. İnsanlar kolay kolay su bulamıyor. Gök gürültüsü olmazsa, pınarlar kuruyor, derelerin suyu azalıyor, nehirlerde hayat duruyor. Sonra Allah rüzgârı gönderiyor. Sanki rüzgâr ağaçlara, hayvanlara fısıldıyor: “Size bir müjdem var. Birazdan size yağmur gelecek, rahmete kavuşacaksınız.” Rüzgâr bulutların ellerinden tutup getiriyor. “Haydi, bulut kardeşler, şurada çocuklar, ağaçlar, kuşlar, susuz kalmışlar. Rahmet umuyorlar. Onlara su götürelim” diyor. Esiyor, esiyor. Estikçe bulutları getiriyor. Sonra şimşekler çakıyor, gök gürlüyor ve arkasından şıpır şıpır yağmur damlaları iniyor. Hadi gel bakalım pencereden. Bak, nasıl da indiriliyor yağmur taneleri. Toprak kokusunu alıyor musun? Sanki o da ne zamandır yağmuru bekler gibi seviniyor. Sevinmesini hoş kokusuyla duyuruyor. Şimdi her yer yağmura doyacak. Ağaçların gövdeleri yıkanacak. Dal uçlarında bayram başlayacak, çiçekler canlanacak, yapraklar parlayacak. Herkes yağmurun yağmasıyla bayram edecek. Biz de mutlu olacağız.
Zeynep hiç böyle düşünmemişti. Yağmur yağdığında dışarıya çıkamadığı için üzülürdü. Ama annesinin anlattıkları ona yeni bir gerçeği öğretti. “Meğer ne kadar bencil düşünüyormuşum!” dedi. Rüzgârın müjdeci olmasına sevindi, korkusu azaldı. Artık bilecekti ki, rüzgâr korkutucu sesinin aksine müjde getiriyor. Şimşekler rahmeti haber veriyor. Gök gürültüsü çiçeklerin sevincine katılıyor. Bir kez daha pencereden baktı Zeynep. Artık gözleri parlıyordu. Pencereden süzülen yağmur damlalarını seyretti. Rahmet ne kadar da temiz bir şeydi

Çok güzel bir paylaşım olmuş teşekkür ederiz Güvercin24 kardeşimiz.Çoğumuz belkide çocukken Zeynep gibi korkmuşuzdur.Ama gerçekten de o rüzgarlardan sonra yağan yağmurla tabiat canlandığı gibi insanlarında ruhu canlınıyor,yağmur sonrası doğan güneşde hem toprağı hemde bizleri mutlu ediyor.....

Teşekkürler Güvercin...

bunu sadece küçüklere değil büyüklere bile anlatmak gerekli :)
olaylardan korkup kaçmak yerine, bize vereceği dersleri süzsek ve içerisinde ki mutluluğu keşfetsek hayat ne güzel olurdu kim bilir :)

çok çok çok teşekkürler güvercin emeğine sağlık ;)


Edebiyat ve Şiir

MollaCami.Com