Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


biz osmanlıyı anlatırken göğsümüz kabarıyor ya yaşayanlar ? (adıgüzel)

BİZ OSMANLIYI ANLATMAYA DOYAMADIK UMARIZ Kİ YAŞAYANLARDA DOYAMAMIŞLARDIR

Dünyanın ilk Standartlar ve Tüketiciyi Koruma Kanunları
II. Bâyezid döneminde dünyanın ilk Standartlar Kanunu, ilk Belediye Kanunları, ilk Tüketiciyi Koruma Kanunları ve ilk Gıda Nizâmnameleri hazırlandığı söylenmektedir. Bu kanunlardan bazı örnek maddeler zikrederek anlatabilir misiniz?

Prof Dr. Ahmed Akgündüz


Evet doğrudur.

II. Bâyezid devrine ait en mühim kanunlardan birisi şüphesiz ki, Bursa, İstanbul ve Edirne İhtisâb Kanunnâmeleridir. Bu kanunnâme, dünyanın en mükemmel ve en geniş belediye kanunu olmakla kalmamakta, aynı zamanda dünyada ilk tüketici haklarını koruyan kanun, ilk gıda maddeleri nizâmnâmesi, ilk standartlar kanunu, ilk çevre nizâmnâmesi ve kısaca asrına göre çok hârika bir hukuk kodudur. Bu kanun, hem Osmanlı örf âdetlerini ve hem de İslâm hukukunu çok iyi bilen Mevlânâ Yaraluca Muhyiddin tarafından hazırlanmıştır. Hazırlanış tarihi 1502 ila 1507 tarihleri arasındadır.

Biz, her biri 100 küsur maddeyi bulan bu üç kanunnameden sadece bazı maddelerini, tüketici hakları açısından arz ediyoruz (Maddenin başındaki rakamlar Kanun maddelerine ve harflerden B, Bursa, E Edirne ve İ İstanbul Kanununa işaret etmektedir):

“İ-45. Ve mahkeme kararıyla yiyecek ve içecek ve giyecek ve hubûbât ki; çarşıda ve pazarda vardır, gözedilüb her meslek sahibi teftiş oluna. Eğer terâzûda ve kilede ve arşunda eksük bulunursa, muhtesib (belediye başkanı) haklarından gele.

İ-21. Etmekçiler, standart olarak alınan ekmeği narh üzere pâk işleyeler, eksik ve çiğ olmaya. Etmek içinde kara bulunursa ve çiğ olursa, tabanına let uralar; eksük olursa tahta külâh uralar veyahud para cezası alalar. Ve her etmekçinin elinde iki aylık, en az bir aylık un buluna. Tâ ki, aniden bazara un gelmeyüb Müslümanlara darlık göstermeyeler. Eğer muhâlefet edecek olurlarsa, cezalandırıla.

İ-4. Eyle olıcak ekmek gâyet eyü ve arı olmak gerekdir.

E-7. Aşcılar bişürdükleri aşı pâk bişüreler ve çanakların pâk su ile yuyalar ve tezgâhlarında kâfir olmaya. Ve iç yağiyle nesne bişürmeyeler. Ve bir akçelik eti her ne narh üzerine alurlar ise beş pare olur. Bir akçelik aş alanın aşına bir pâre koyalar. İki pulluk dahi etmek vereler. Bir akçelikden artuk alsalar ya eksük alsalar, bu hisâb üzerine vereler. Cemî‘ Edirne'nin aşcıları ittifakiyle teftiş olundı.

İ-38. Ve kile ve arşun ve dirhem gözlenile; eksüği bulunanın hakkından geleler.

İ-5. Un kapanında olan kapan taşlarını, mahkeme kararıyla muhtesib (belediye başkanı) dâim görüb gözede. Tâ ki, hile ve telbîs olub un alan ve satan kimesnelere zarar ve ziyân olmaya.

B-74. Ve hamallar na‘lsuz at istihdâm etmeyüb ve dağ yükünün iki yükünden ziyâde götürmeye.

E-58. Ve ayağı yaramaz bârgiri işletmeyeler. Ve at ve katır ve eşek ayağını gözedeler ve semerin göreler. Ve ağır yük urmayalar; zira dilsüz canavardır. Her kangısında eksük bulunursa, sâhibine tamam etdüre. Eslemeyeni gereği gibi hakkından gele. Ve hammâllar ağır yük urmayalar, ma’kul üzerine ola[1].

İ-40. Ve sirke ve yoğurda su koymayalar. Su katılmış olub bulunursa, teşhir edeler veyahud tahta külâh uralar, gezdireler.

İ-29. Kuyumcular, sâde işi dirhemine bir akçe; minekârî işde dirhemine iki akçe ve altun sâde ise miskâline üç akçe; müşebbek işde miskâline beş akçe ve gümüş düğmeler iriyi ve hurdayı gâyet eyü hâlis işleyeler, bakır koyub işlemeyeler. İşleyenin muhtesib (belediye başkanı) gereği gibi haklarından gele.

İ-33. Ve boyacıları dahi gözedeler, kalb boyamayalar; boyarlarsa gereği gibi hakkından geleler.

İ-42. Ve iplikçilerin ipliği tire ipliğine berâber ola. Ve astar ki, şehirde işlene, sekiz arşun ola, eksük olmaya. Olursa hakkından geleler.

İ-46. Hammâmcılar, hâmmâmları gözedeler, yunmuş ola, ıssı ve sovuk su ile ârâste ve dellâkleri cest ve çâlâk ola. Usturası keskin ola. Şöyle ki, usturası altında kimesne zahmet çekmeye ve nâzır olan fotaları pâk duta; Müslümana verdüği fotayı kâfire vermeye.

İ-66. Ve dahi hekîmlere ve attârlara ve cerrâhlara, muhtesib (belediye başkanı)in hükmi vardır; görse ve gözetse gerekdir.

İ-24. Bakkallar ve attârlar ve bezzâzlar ve takyeciler, onun on bire satalar, ziyâdeye satmayalar. Ziyâdeye satarlarsa, muhtesib (belediye başkanı) dutub te'dîb ede. Ammâ bu bâbda ve gayride mahkeme kararı bile ola.

E-194. Berber gözlene; kâfir başın tıraş etdükleri ustura ile Müslüman başın tıraş etmeyeler. Kâfir yüzin sildikleri fota ile Müslüman yüzin silmeyeler. Usturaları keskün ola.

E-195. Tabibler dahi gözlene; bîmârhâne (hastahane) tabiblerine göstereler, imtihân edeler, kabul etmedikleri kimesneleri men` edeler. Cerrâhlar dahi gözlene; san`atlarında kâmil olalar.

E-196. Değirmenciler gözlene; değirmende tavuk beslemeyeler ki, halkın ununa ve buğdayına zarar etmeye. Ve âdetlerinden artuk almayalar ve iri öğütmeyeler ve kesmüklü buğdayı değiştirmeyeler ve illâ muhkem ve müntehî hakkından geleler.

E-198. Ve câmilerde dilenci tâifesin yürütmeyeler.

İ-70. Ve her san‘atı aydan aya kadı ile teftiş ede ve dahi göre ve gözede. Her kangısı kim ta‘yin olunan narhdan eksük sata, muhtesib (belediye başkanı) hakkından gelüb teşhîr ede.

İ-73. Fil-cümle bu zikr olunanlardan gayrı her ne kim Allâh ü Te‘âlâ yaratmışdır, hepsini de muhtesib (belediye başkanı) görüb gözetse gerekdir, hükmi vardır.
Şöyle bileler, her kim muhâlefet ve inâd ederse, itâba ve ikâba müstahak olur”[2]

[1] Hayvan haklarının 20. yüzyılın başında savunulmaya başlandığı düşünülürse, bu maddenin çok ileri bir hukuk anlayışının mahsulü olduğu daha iyi anlaşılır.

[2] Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri, c. II, sh. 188-230, 286-304, 387-402.


osmalı araştırma vakfına teşekkürler.....


ADIGÜZEL

emeğinizesağlık kardeş,osmanlı devrinde yaşayan hatta ondan sonra yaşamış gayri müslim düşünürler bile osmanlının büyüklüğünü sözleriyle yazılarıyla ifade etmişler
işte onlardan bir kaçı:

türkler,bir ırk ve bir millet olmak haysiyetiyle,yeryüzünün en şerefli insanlarıdır.Karakterleri pek asil ve yücedir.asaletleri alınlarında ve amellerinde yazılıdır.
onların yurdu efendiler diyarıdır.kahramanlar,şehitler ülkesidir.bence insaniyete şeref veren böyşe bir milletin düşmanı olmak ,insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır.böyle bir lekeden allah beni korusun .................. FRANSIZ ŞAİR LAMARTİNE....

YA RABBİM!BÜYÜK TÜRKLERİ BİR AN ÖNCE BAŞIMIZA GETİRDE,SENİN İLAHİ ADALETİNDEN ONLAR SAYESİNDE NASİPLENELİM! ............. LUTHER MARTİNE



.




Aşkta tıpkı ELİF gibidir, isminde gizlidir. Ama okunmaz, o olmadan da besmele sese gelmez, o herşeyin içindedir; hiç birşeyde görülmez

Alah razı olsun kardeşlerim. Ellerinize sağlık. OSMANLI zamanında yaşamayı inanın çok isterdim. En azından insanların içindeki merhamet, hoşgörü ve iman gücünü yitirmeden görmüş olurdum. İnş bizlerde onların devamcısı olabiliriz.

selametle..
güvercin

"Mü'min, kulluk elbisesi günahlarla yıprandığında, onu tövbe iğnesiyle yamayandır. Talihli kişi, tövbesi üzerine ölendir."(H.Ş)

Allah yolunda gözlerini kırpmadan ölüme atlayan atalarımız acaba bizlerden memnun mu?
Onların yaşantısıyla bizim yaşantımız nasıl? kıyas yapabilme cüretini gösterebilecek miyiz?
Onlar da insandı. Farklı bir yapıları yoktu. Gayeleri sırf Allah Rızası idi. Biz onları örnek alabiliyor muyuz? Yoksa işimize gelenleri yapıyor, zor olanları yapmıyor veya geçiktiriyor muyuz? Yarın Onlar yakamıza yapışırsa halimiz ne olur? Sadece onların büyüklüklerini sadece yazılarla mı ifade edeceğiz? Ne zaman örnek alıp, kendi yaşantımıza yansıtacağız.

O zaman da cihat vardı. Şimdi de var. Belki şekli değişti ama hedef aynı. Onlar ehli küfür'e nasıl numune oldular da iman için onlara vesile oldular. İnanmayanlarla da komşu olarak kardeş gibi yaşadılar. Biz kimleri örnek alıyoruz veya kimlerin hedeflerine alet oluyoruz.

Onlar Anadolu'dan çıkarak nice milletlerin imana gelmelerine sebep oldular. Bizler ise kapı komşumuza faydalı olmak bir kenara ailemize söz geçiremiyoruz.

Ne olacak bizim bu halimiz.

Değerli kardeşlerim.

O yüzden yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı gözden geçirmemiz gerekmez mi?
Osmanlının=İslam yaşantısını ilk önce kendi nefsimizde yaşamalıyız ki başkalarına örnek olalım. Hergün kalbimize saplanan zehirli oklar bizi ne zamana kadar yaşatacak. Savunmamızı fevkalede güçlendirmeliyiz. İlk defa gördüğüm Güvercin kardeşimizin yazdığı "Mü'min, kulluk elbisesi günahlarla yıprandığında, onu tövbe iğnesiyle yamayandır. Talihli kişi, tövbesi üzerine ölendir."(H.Ş)'ne kendimize uygulamamız icap eder.

Allah Cümlemizi İmandan ayrılmayan, islamı yaşıyan ve son nefesleri dahil imanla bu dünyadan ayrılan, büyüklerin şefaatine nail olabilen ve en büyük nimet olan Cemali İlahiyeye bakabilen kulları zümresine ilhak eylesin. AMİN

AMİN AMİN krdl43 İNAN SIZLATIYORMUYUM SIZLATMIYORMUYUM DİYE HERKES KENDİNE SORMALI EĞER CEVABI HAYIR BEN SIZLATMIYORUM DİYE İSE DE ETRAFINA DA BU UYGULAMAYI ANLATMALI VE YAŞATMALIYIZ AKSİ HALDE BUNUN BİLE VEBALİNİ ÖDEYEMEYİZ

ADIGÜZEL


Kültür ve Toplum

MollaCami.Com