Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Hazreti Ömer (radiyallahü anh)

Hazreti Ömer (radiyallahü anh)


Düsmanim nefsimdir !

Bir gün Hazret-i Ömer,bir yerde otururken,Dediler: (Elçi geldi,simdi Bizans ilinden.)Içeri girmesine, verildi ona izin.Girdi elçi içeri, bir husûsu arz için.Bizans imparatoru,bu elçisiyle meger,Göndermis Halîfeye, bir garip hediyeler.Ilki,bir “Dogan kusu”,ikincisi,bir “Köpek”.Ve bir sise dolusu “Zehir” ki,siddetli pek.Arz etti Halîfeye isbu hediyeleri.Ve anlatti tek be tek, ne ise hünerleri.

Dedi:(Bu “Dogan kusu”,avcidir ki pek yaman,Olmadi bugüne dek,pençesinden kurtulan.Bu “Tazi köpegi” de,kaçirmaz bir avini.Görmedik bunca zaman,elinden kurtulani.Bu “Zehir”e gelince,pek fazla te'sîrlidir.Zerresi,bir insani öldürmeye kâfidir.Varsa bir düsmaniniz, halkinizin içinde,Ondan kurtulursunuz,bu zehir sayesinde.)Dinledi o elçiyi, o gün Hazret-i Ömer.Lâkin bu sözlerine, vermedi hiçbir deger.
Buyurdu ki: (Ey kisi, bir sey diyeyim sana.Methettigin bu kustan, fayda gelmez insana.)

Cözdürüp baglarini,sonra o kuscagizin,Onun gözü önünde,saliverdi ansizin.Sonra da buyurdu ki:(Bu köpek de lüzûmsuz.Zincire baglamissin,hayvancagiz huzûrsuz.)
Emir verip,çözdüler onu dahî âninda.Saldi sonra disari,o elçinin yaninda.Sonra,aldi eline o “zehir sisesi”ni.O anda,korku sardi Bizans’in elçisini.Buyurdu ki:(Ey kisi,dedin ki biraz önce:“Zerresi,bir insani öldürüyor hemence.”

Bunu,düsmana karsi tavsiye ediyorsun."Onlardan,bu zehirle kurtulursun" diyorsun.Lâkin yoktur halkimdan bana düsman bir kimse Tek düsmanim nefsimdir,içimdedir o ise)
O Elçi,halifeyi takip ederdi ki hep O zehiri agzina degdirdi mi ki acep Saskin bakislarla süzerken kendisini O gayet sakin halde andi Allah ismini Pesinden, “Besmele”yi okuyup ihlâs ile,Içti bütün zehiri,kalmadi biraz bile.O elçi görür görmez zehiri içtigini Hayretinden o anda, kaybetti kendisini

Zira hiç böyle bir sey görmemisti ömründe Lakin,bu oluyordu simdi gözü önünde Birazdan ayilip da açilinca gözleriGördü hem sapasaglam o Hazret-i Ömer’i Kapandi hürmetle, nûrlu ayaklarina Dedi ki,dininizi ögretin lütfen bana Anlattilar Islam’i elçiye o gün hemen Sehadeti getirip halas oldu küfürden Gitmedi ondan sonra Bizans’a tekrâr geri. “Islâma hizmet” ile,geçti kalan günleri.



Var mi bir senediniz?

Bir gün "Hazret-i Ömer",emredip askerine,Gazâya göndermisti,kâfirler üzerine.Savasa gidenlerin, evlâd-ü iyâlini,Yoklayip,sordururdu herbirinin hâlini.Dolasirdi kendi de,her gece bir vardiye."Yardima muhtâç olan,bir kimse var mi?" diye.Yine böyle gezerken sehirde,geceleyin,Bir konusma isitti,içinden bir hânenin.Dinledi,diyordu ki bir fakîr kadincagiz:(Erim gitti gazâya,biz simdi n'âpacagiz?Aç ve susuz olarak birakti evde bizi.Biliyor mu Halîfe, acep bu hâlimizi?)

Bunu duyup,oradan,gitti hemen evine.Bir çuval "Un" sirtlayip,o eve geldi yine.Kapisini çalarak,dedi ki: (Bunu alin.Bir ihtiyâç olursa,dogruca bana varin!)Kadin,çok memnûn oldu bu gelen hediyeden.Mahcûb oldu bu sefer,kendisi Halîfeden.Yine "Hazret-i Ömer",halîfelik devrinde,Fakîr olup,pek para bulunmazdi elinde.Hattâ bir bayram günü, eshâbdan çok kimseler,Almisti çocuguna,bayramlik elbiseler.Halîfenin oglu da,yanina kosup derhâl,Dedi ki: (Babacigim, bana da elbise al!)

Lâkin bir sey alacak,parasi yoktu onun.Durumu söyleyince,çocugu oldu mahzûn.Yeni bayramliklarla,her çocuk sevinirken,"Yamali"ydi onunki,hem de birkaç yerinden.
Onlar bunu farkedip,yanina toplandilar,Kendisini alay ve istihzâya aldilar.Üzülüp,geldi çocuk babasinin yanina.Durumu,aglayarak söyledi tekrâr ona.Hazret-i Ömer dahî,üzüldüyse de,ancak,Yoktu o gün parasi,bir elbise alacak.


Cagirdi huzûruna,beytülmâl memurunu.Anlatip kendisine,çocugun durumunu,Dedi ki:(Gelecek ay maâsima mahsûben,Biraz avans olarak,para istiyorum ben.)
Bu teklîf karsisinda,düsünüp memur biraz,Veremeyecegini,kendisine etti arz.Dedi ki:(Mâzur görün bu husûsta beni siz.Aslâ gelmez yerine, sizin bu isteginiz.
Cünkü yoktur hakkiniz,o maâstan almaya.Zîrâ var mi bir senet,otuz gün
yasamaya?)Halîfe,memurunun,bu hakli sözlerine,Hak verip,pismân oldu avans istedigine.



Yüksek meziyetleri

Bâzi genç eshâb ile,Alî bin ebî Tâlip,Sohbet ediyorlardi, eskilerden bahsedip.“Hazret-i Ömer”in de, bahsi geçti bir ara.Hemen Hazret-i Alî, buyurdu ki onlara: (Sizler,hangi Ömer’i söylersiniz ki acep,Ömrü,"islâmiyyete hizmet" ile geçti hep.Dogurmadi bir anne, böyle mümtâz bir evlât. Methetti kitâbinda Rabbimiz onu bizzât.Sünnet-i seniyyeye, muvâfikti her hâli,Ayirdi net olarak,"harâm" ile "helâl"i.Hak teâlâ, dînini, onunla etti azîz.Onun gelmesi ile, kâfirler kaldi âciz.Öyle saglam yapti ki halîfelik isini,
Zor duruma düsürdü,kendinden sonrakini.

Yâni onun yaptigi bir tarzda halîfelik,Yapmaktan,âciz kaldi ondan sonra her melik.Zayif ve düskünlere,pek çoktu merhameti.Yaymisti yeryüzüne,huzûr ve adâleti.Cihâna ün salmisken,böyle adâletiyle,Hiç "gurûr" ve "kibir"e, kapilmazdi az bile.Mertebesi,indallah bu kadar yüksek iken,Hep asagi görürdü kendisini herkesten.Onun,dîn-i islâma yaptigi o hizmeti,Yapmaya,yetismezdi hiç kimsenin kuvveti.

Öyle "verâ" ve "takvâ" sâhibiydi ki Ömer,Onun gibi olmaktan, âciz kaldi gayriler."Sadaka sütleri"nden,verdiler bir gün ona.Içti,lâkin sonradan,vâkif oldu o buna.Hemence,bogazina sokarak parmagini,Cikardi midesinden o sütün tamâmini.Dedi ki:(Yâ ilâhî,gelen budur elimden.Sana siginiyorum,kalan zerrelerinden.)Bir gün de,ganîmetten bir miktâr “Misk”i, yine,Emânet olaraktan, getirmisti evine.Zevcesine dedi ki: (Bu, ganîmet malidir.Benim degil, bilâkis fakîrlerin hakkidir.Bu misk'i, bir an önce sativer de bir ara,Dagit paralarini, fakîr ve muhtâçlara.)

Aldi onu zevcesi,sandiga koydu hemen.Birkaç gün geçmisti ki,o günden îtibâren,Bir sabah, otururken zevcesiyle evinde,O "misk'in kokusu"nu,duydu bas örtüsünde.Anladi bu kokunun,o misk'ten geldigini.Derhâl alip yikadi, örtünün her yerini.Buyurdu ki: (Bu misk'in faydasi,kokusudur.O koku gitmedikçe,bulamam râhat,huzûr.Sakinabilir isek eger böylelerinden,Kurtulmak mümkün olur, daha büyüklerinden.)


Tamamlansin yüz sopa

Ömer ibnil Hattâb’in,"Adli"ni ölçmek için,Toplandi yehûdîler,bir yere hepsi bir gün.Bir tânesi dedi ki: (Bana verin bu isi.Bakalim,bu kadar çok âdil midir bu kisi?)Bir plân hazirlayip,girdi “doktor” sekline,Geldi Ömer Fârûk’un mübârek hânesine.Zayif bir oglu vardi evinde Halîfenin.Dedi ki:(Ben hekîmim,neyin var böyle senin?)Cocuk,pirlanta gibi,temiz ve safti gâyet.Dedi ki:(Bedenimde,var birazcik zâfiyet.)Yehûdî,seytân gibi,dedi ki:(Peki,hay hay!Üzülme,bu illetin tedâvîsi çok kolay.Bizim evde,bu derde var ki öyle bir ilâç,Onu iç,baska seye kalmaz artik ihtiyâç.)

Götürdü böylelikle, onu kendi evine.“Sarab”i,ilâç diye, tutusturdu eline.Saf,temiz kalpli çocuk,aldanip yehûdîye,Içti o gün sarabi,“sifâli serbet” diye.Tabii biraz sonra, kaybetti kendisini.Yehûdî bunu görüp,sürdürdü hîlesini.Gönderip "genç kizi"ni,hemen onun yanina,Sarabin te'sîriyle,günâh isletti ona.Az sonra,kendisine gelince çocuk birden,Tövbe etti ise de,geçmis idi is isten.O alçak yehûdîyse,Halîfeye gelerek,Istedi cezâsini,bunu ihbâr ederek.Halîfe,çok üzüldü olan bu hâdiseye.

Suâl etti oglundan: (Dogru mudur bu?) diye.Hakîkat oldugunu anlayinca o hemen,Derhâl verdi hükmünü, hiç tereddüt etmeden.Buyurdu: (Yüz sopadir,cezâsi isbu suçun.
Derhâl infâz edilsin,istisnâsi yok bunun.)Sahâbe,dediler ki o zaman Halîfeye:(Mâzur görün çocugu, kurbân gitti hîleye.Zayiftir,dayanamaz, ne olur aciyiniz.Suçunu,bu seferlik bize bagislayiniz.)Lâkin o,affetmeye etmedi hiç temâyül.Buyurdu:(Din isinde, olur mu hatir gönül?)Sonra da celâllendi,onlar isrâr edince,Dedi:(Bu teklîfiniz, sigar mi adâlete?

Cezâsini çeksin ki,bu günâhin pesinden,Kurtulsun âhirette,Cehennem
atesinden.)Basladilar vurmaya iknâ edemeyince.Bayildi acisindan, sopa "kirk"a erince.Devâm ettilerse de,bîtâb düstü be gâyet."Seksen"inci sopada, vefât etti nihâyet.Cok üzüldü,agladi oglunun öldügüne.Fakat dînin emriydi,pismân olmadi yine.

Dört Büyük Halife

Selam Sevgi ve Dua Ile

teşekkür ederiz güzel anlatımdı..


Hikayeler ve Kissalar

MollaCami.Com