Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


“Alaca tana fıstık”

Halis ECE

“Alaca tana fıstık”


Öncelikle hatırlatalım; fıkranın günümüz dünyasıyla hiçbir alakası (!) yok... Var olduğunu söyleyecek, ya da daha beter olduğunu, hatta bu noktada dünyanın çivisinin çıktığını iddia edecek olanalara da tabii ki bir sözümüz yok.

Bu kısa ve önemli (!) açıklamadan sonra dilerseniz biz fıkramıza ve mevzumuza geçelim.
***

Vaktiyle bir yeniçeri ağası varmış... Devlet düzeninin bozulmaya, makam ve mevkilerin zorbalıkla, rüşvetle alınıp satılır hâle gelmeye başladığı bir zamanda vezir olmuş. Kendisini tebrike gelen dalkavukların yersiz medh u senâlarına karşı açık yüreklilikle,

“Benim vezir oluşum liyâkatimden değil, sadâkatimdendir” dermiş.

Buna rağmen kendisini göklere çıkaracak kadar öven, ne kadar değerli (!) bir insan olduğunu söyleyerek yaltaklanmaya devam edenlerin sözlerine de,

“Alaca tana fıstık” diye mukabelede bulunurmuş.

Herkes bu sözün ne demeye geldiğini merak eder amma... kendisine de sormaya cesaret edemezmiş. Nihâyet günlerden bir gün kâhyasına sorduklarında, şu cevabı almışlar:

— Bizim ağa, en-Necâtü fi’s-sıdk (Kurtuluş doğruluktadır)!” demek istiyor ama; dili dönmediği için, işte o kadar becerebiliyor.
***

Büyük biyoğrafi yazarımız İbnülemin Mahmud Kemal İnal Bey’in böyleleri için bir beyti vardır. Der ki:

Bâbâlık isteyen teres / Gâyetle alçak olmalı.”

Yani, insan eğer yükselmek istiyorsa, alçak gönüllü ve mütevâzi olmalı, demeye getiriyor.
***

Evet, belli hizmetlerin başına getirilecek şahıslarda sadâkat güzeldir ve aranması gereken şartlardandır. Ancak yeterli şart değildir. Onun yanında, hatta önünde, mutlaka liyâkatin de bulunması gerekir.

Ama eğer işler çığırından çıktı ise, hakikaten alçak olanların daha kolay yükseldiklerini görmek mümkündür. Bugünkü dünya üzerinde gördüğümüz ictimâî-idârî-iktisâdî hatta kültürel sıkıntılar hep bu yanlış gidişâtın neticesi değil midir?

Bir milletin, bir cemiyetin düzeni-intizamı, huzur ve sükûnü için; elbette ki liyâkat sahibi insanlara-idarecilere-yöneticilere ihtiyaç vardır. Bir toplumda, lâyık olmayanların makam-mevki, nüfuz ve salâhiyet sahibi olmaları kadar yanlış ve tehlikeli neticelere yol açabilecek bir şey düşünülebilir mi!

Zira hak ettiği için değil de, başka birtakım sebepler dolayısıyla mükâfatlandırılmak/ödüllendirilmek üzere bir işin başına getirilen kişi, en azından bulunduğu yerin câhilidir, lâyıkı değildir. Liyâkatsiz, ehliyetsiz insanlardan ise müsbet-olumlu ve doğru nasıl bir icraat beklenebilir ki?

Hâl böyle olunca da artık o toplumda, nüfuz ve menfaat noktalarında ne yana baksanız;

Öyle echelsin ki câhiller seni techîl eder mısrâ’ını hatırlatacak insanlarla karşılaşmak mümkündür. (Mısra‘nın meali: “Câhillikte öyle bir noktaya varmışsın ki, sıradan câhiller bile seni, cehâletle itham ederler” demektir.)

O bakımdan işlerin-hizmetlerin, makam ve mevkilerin başına getirilecek kişilerde aranacak şey, gözönünde bulundurulacak kriter; birtakım referanslar değil, mutlaka performans olmalıdır.

Liyâkatin aranmadığı, ölçü kabul edilmediği sistemlerde yaşayan toplumlara, içinde bulundukları bu vahim vaziyetten bir an evvel kurtulabilmeleri için, Cenab-ı Hak'tan kendilerine, liyâkate önem veren idareciler-önderler nasip etmesini niyaz ederiz. Ama tabii Rasûlüllah Efendimizin (s.a.v.), "Bulunduğunuz hal üzere idare olunursunuz" ikazını da hatırlatarak...
***

N A Z M

Tahsil cehâlet(i) alır / Eşeklik bâki kalır
***

B E R C E S T E

Rûh-ı dilber görünür gözünde şol vaktin kim
Od ile su barışa, gölge güneşle birike
(Necati Bey)

Beytin mefhûmu: Âşık mâşûkunun yanağını, olsa olsa ateş ile su barışıp, gölge güneşle biriktiği (bir araya geldiği) vakit görebilir; yoksa ne mümkün!..

Biraz önce siteyi açıp yazıyı tekrar gözden geçirirken, "Tahsil cehâlet(i) alır / Eşeklik bâki kalır" nazmı, çok hoşuma giden bir fıkrayı hatırlattı bana... Dolayısiyle onu ve onunla birlikte "edebi çerez" niteliğinde küçüklere hitap eden bazı bilmeceleri paylaşmak istedim. Saygılarımla... H.E.


"Şek" mi "eşek" mi?


Fatih Sultan Mehmed Hân hazretleri Sahn-ı Semân’a müderris olacak hocaların kütüb-i sitte ile lûgatten Sıhâh-ı Cevherî, Kâmus, Tekmile ve emsâlini hıfz ve cem etmiş kimselerden olmasını şart koşmuştur.

Oraya müderris olmak için imtihana hazırlanan Molla Lûtfi ile Uslu Şücâeddin, bir gün, bir yerde karşılaşırlar. İmtihana ve lûgate müteallik konuşurlarken Şücâeddin:

— Sıhah’da müşkilâtım çok. Hemen her satırın başına şek (şüphe)işâreti koyuyorum, der.

Molla Lûtfi şu cevabı verir:

— Vâkıa ben de şek ediyorsam da, sen benden eşek (Arapça ismi tafdil sîgası ile, daha ziyade şüpheci mânâsına) imişsin!.. (Külliyât-ı Letâif, Faik Reşad, s. 129)
***

ÇOCUKLARA BİLMECELER

- Pamuk Prenses’in kardeşinin adı nedir? (Keten Prenses)

- Yankesiciler neden modayı tâkip ederler? (Ceplerin yerini öğrenmek için!..)

- Fareleri her zaman kovalayan nedir? (Kuyrukları)

- Tavukların bacakları neden kısadır? (Yumurtaları kırılmasın diye)

- Horoz nerede öter? (Kendi çöplüğünde)

- Gökte açık pencere/ Kalaylı bir tencere. (Ay)

- Hiç kar yağmayan hava hangisidir? (Oyun havası)

- Çalındığı halde görülmeyen şey nedir? (Islık)

başlığı okuyunca şaşırdım birden anlayamadım ama vardır bir hikmeti dedim başladım okumaya :)

her zaman ki gibi önemli bir konu... ve yazıyı mütebessim bir şekilde okurken bir çok soru işaretleri ve cevap anahtarları oluştu beynimde :)
kaleminize sağlık...

"şek mi? eşek mi?" hadisesi de çok hoşuma gitti ayrıca bilmeceler benim çok işime yarayacak :)
teşekkürler HALİSECE...

Sevgili KARDELEN kardeşim...

İlgin, hoş ve güzel değerlendirmelerin için çok teşekkür ederim.

Maşaallah, mesajlarındaki ifadelerinden öyle anlaşılıyor ki; kıvrak ve keskin bir zekâya, sür'atli bir intikal gücüne sahipsiniz.

Rabbim, mevcut-müsbet bütün meziyetlerinizi ziyadeleştirsin.

Selam ve muhabbetlerimle...

iltifat etmişsiniz HALİSECE :) yine de güzel cümlelerinizi duyunca mutlu oldum :)
o güzel duanıza da amin diyorum. amin...amin...amin...
Cümlemiz için olsun bu güzel dua...

ama itiraf etmeliyim ki böyle güzel yazıları okurken, insan ister istemez aklını çalıştırıyor ;)

saygılar...

Halis Hocam yoruma ne gerek görmüyorum, sadece teşekkür etmek için bu mesajı yazıyorum..

inanın bu güzel fıkra ve ona bağlı olarak yaptığınız açılım o kadar güzel ki sayfalarca kitap okumaktan yazılara gömülmekten daha yararlı oldu benim için..

sondaki şiirler eklediğiniz bir başka fıkra ve bilmeceler de ana yazının ikramiyesi gibi olmuş..

Selam ve dua ile..

Hoşça mesajlarınız ve güzel değerlendirmeleriniz için teşekkürler sevgili KARDELEN ve UBEYDULLAH...

Rabbim sizlerden de razı olsun.

Mahabbet, meveddet ve uhuvvetle Cenabu Rabbi'l-âlemîn'e emanet olunuz ve's-selâm!..


Blog Paylaşımları

MollaCami.Com