Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Ebu’l-Faruk Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)

ZATININ SIFATININ ESMAININ EFALININ HUDUDSUZLUGUNCA SUKURLER OLSUN YARABİİ.
bızlere nasıp olmus hazretıze evlatlık daha ne ısteyebılırız.ınsallah hakıkı evlatlarım lıstesınde hepımızın ısmı sılık kalemle bıle olsa yazılıdır.su dunyada tek temennı ve duamdır...

Ahiret Kardeşim Ali ay yeni ismiyle ''TOPRAK_SU

Sözlerinizin hususa hitab ettiğini anlayamama cehaletimden dolayı özür dilemek isterim.
Biz müminler inancımızı, Ehl-i Sünnet vel Cemaat inancı çizgisinde tutmakla mükellefiz.Benim inancım böyle...Senin inancın şöyle...Onun inancı böyle...İfadeleri, ittifaka değil;menfi bir ihtilafa sebeptir.
Ahirette mümin ve müslüman olarak vefat edebilirsek;buluşacağımız yer, istesekte istemesekte aynı yerdir.O şartla ki;bizler imanla kabre girebilelim...
Hakkımızda istikameti niyaz ederim...
Selam ve dua ile.........
________________________________________________________________________

Andolsun Zikirden sonra Zebur'da da :''Yeryüzüne salih kullarım varis olacaktır'' diye yazmıştık.(Enbiya,105)

Sayın arkadaşlar, benim o sözümün muhatabı yolcu kardeşimizdir. görülüyorki kalbi başka yerde kendisi başka yerde ben davama nasıl inandığımı ve bu davaya gönül verenlerin de bu şekilde inanması gerektiğini söyledim yolcu kardeşimiz tabiki kendi itikatı doğrultusunda cevap vermiş bu cevabın sahibi ile tabiki aihirette aynı safta olmam ben.Sayın yolcu arkadaş yazımı anlamadığını söylüyorsun doğaldır fakat anlamdığın bir yazıya yorumu yapman ne kadar doğru sizden isteğim laf olsun diye cevap yazmayın önce ANLAYIN

saygılarımla ALİ AY

Lütfen dikkat ediniz!Yazınızın hususa hitab ettiğini anlayamadım diye ifade ettim ki;bir önceki yazınızda siz böyle ifade etmiştiniz.
Hususi dairenizdeki davranışlarınıza veya söylemlerinize karışmak gibi bir hevesim olamaz ki;o sebeple özür diledim.
Bu sitenin umuma açık bir site olduğu malumunuzdur.Hal böyle iken;hususi dairenizi umuma açık olan bir yere taşırsanız,vaki olabilecek eleştirilere açık olmalısınız.
Hem biz müminler birbirimize karşı açık olmaz isek;yanlışlarımızı nasıl düzeltebiliriz?
Siz bir yorum yaptınız ve ben de yorumunuzda gördüğüm bazı noktaları sorguladım.Bu sorgulamamda hatalı bir yan göremiyorum?
Birbirimizi kırmanın bir manası yokdur diye düşünüyorum.
Hem laf olsun diye asla yorum yapmam bu ifadelerinize binler teessüfler!!!!!!
Hala bu ahiretteki aynı saf meselesin anlayabilmiş değilim.Allah için anlayan varsa izah ederse sevinirim....

İlmim yok.Ancak; talib-i ilmim.
____________________________________________________________________________

Andolsun Zikirden sonra Zebur'da da :''Yeryüzüne salih kullarım varis olacaktır'' diye yazmıştık.(Enbiya,105)

as
cenabı hak cümlemize doğru yola iletsin zaten bir kamile bağlanarak .manın %97 si kurtuluyo
tabi bundan mahrum kardeşlerimiz de %97 kurtulmuyo onlar için çok vahim ve ürpertici durum. bunu bir hoca kardeşimden duymuştum. her neyse cenabı hak bizlere doğru yolu bahşetmiş. inş bizlerde bu doğru yolda İLERLERİZ cünkü yol doğru olabilir ama yoldaki araçlar iyi olmadıktan sonra ne fayda diyor. cenabı haktan cümlemize kolaylık vermesi ümidi ile
ALLAHA EMANET OLUN.
bu arada ben hastayım aşırı derece soguk algınlığı var başım dönüyo her şeyi 3 5 görüyo gibiyim kardeşlerim dua edin

Sevgili TUNAHANGULU ve KARACA06…

İlginiz için teşekkürler… Hayır-dualarınız için hudutsuz “âmin”ler… Hastalığınız için de âcil şifalar diliyorum.

Gördüğüm ve anlamaya çalıştığım kadarıyla KARACA rumuzlu kardeşimizin mesajında açılması gereken bazı önemli hususlar var. Şöyle ki:

İslami akidemize ya da bir başka ifadeyle Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akaidine göre Müslümanların durumu ve ahiretteki muameleleri faklı farklıdır. Nasıl ki Kur’an-ı Kerim’de “إِنَّ سَعْيَكُمْ لَشَتَّى” Yani, hakikaten sizin işiniz (işleriniz) muhteliftir (başka başkadır), (el-Leyl, 92/4) buyrulduğu gibi, manevi açıdan da vaziyet öyledir.

Hani tasavvuf ıstılahiyle ifade edecek olursak mü'min; avam, havas, havassu’l-havas ve sair tabakalara ayrılır. Müslümanlar, gerek imanlarının kuvveti ve gerekse ibadet ve amellerindeki ihlâsları nisbetinde değişik derece ve mertebelere sahiptirler.

Keza Allah’ın nûrunu-Rasûlü’nün feyzini kalplerine-latifelerine çekiş, O’nun varislerinden istifade ve istifaza ediş cihetiyle de biribirlerinden farklıdırlar. Bu hal, tıpkı insanın aslı olan toprağın durumu gibidir. Her toprak suyu aynı şekilde alıp, aynı şekilde muhafaza etmez-edemez. Mesela normal bir toprakla çölün durumunu düşünün…

Hal böyle olunca, ahiretteki manzara da buna mümasil gelişiyor...

- Öyle insanlar var ki, hesapsız-sualsiz cennet-i a’lâya giriyor.

- Bir kısmı da “hesab-ı yesir” yani kolay bir hesapla…

- Bazıları da dehşetli bir hesap sonucu necata kavuşabiliyor.

- Keza mü’minlerden önemli bir kısmı da afva, mağfirete nail olamadıkları için, günahları nisbetinde cehennemde cezalarını çektikten sonra ancak cennete kavuşabiliyorlar.

Nitekim İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s.), Rasûlüllah Efendimizin (s.a.v.)Ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır; biri müstesna, hepsi de ateştedir (cehennemdedir)…” hadis-i şerifini şerh buyururlarken, bu, Ehl-i Sünnet dışı fırkalara mensup olanların tamamı ebedi olarak cehennemlik demek değildir. İman götürebilenler, yani bid’atları-sapkınlıkları itikadi alanda olmayıp imanlarına bir zarar gelmemiş, dolayısıyla zerre miktarı da olsa bir iman götürebilmiş olanlar, günahları oranında cezalarını çektikten sonra cennete gireceklerdir, buyuruyor.

Sadede gelecek olursak; tabii ki bütün bu tabakaların en önemlisi, hedefimiz olması gereken, cehenneme uğramadan direkt olarak cennet-i a’lâ’ya gidebilmektir… Cemâl-i İlâhiye kavuşabilmektir.

İşte bunun da yolu;

Şeriatın hem zahirine, hem batınına sahip çıkmakla mümkündür. İtikad-amel ve ibadetlerimizi Ehl-i Sünnet çizgisi üzere ihlâsla yapmaya, rabıta ve zikr-i kalbiye devam etmeye bağlıdır. Onun da usûlü, sizin de hocanızdan naklen ifade etmeye çalıştığınız gibi, kâmil ve mükemmil bir zata irtibata, yani kişi, yaşadığı devirde Rasûlüllah Efendimizin (s.a.v.) zahir va batınına hakkıyla ve kemaliyle varis olan “kibrît-i ahmer”e intisap ve bu minval üzere teslim-i ruh edebilmeye bağlıdır.

Dilerseniz sözlerimizi, Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin ve Hz. Üstazımızın (kaddesallahu esrarahüma) o enfes müşterek dualarının mealiyle noktalayalım.

“Allah’ım! Meccânen yarattın, meccânen rızıklandırdın, meccânen de mağfiret eyle ve meccânen Cemâlinle de şereflendir.”

Selâm ve muhabbetlerimle…

Saygıdeğer Hocam,merak ettiğim bir konuda yardımınıza ihtiyacım var şöyle ki; ben ve dönem arkadaşlarım, Hazretimiz hakkında zaman zaman hocalarımızdan duyduğumuz ve takvimlerden okuduğumuz kadarıyla bilgi sahibiyiz.Allah razı olsun pek çok detayı yazınızdan öğrenmiş oldum.Kendi çapımda yapmış olduğum araştırmalarda gördüm ki,bu konuda kaleme alınmış yazılar ya özet biyografi yada hatıralar şeklinde.Hem bizler, hem mesuliyetimiz altında kardeşlerimize sıhhatli bilgiler vermek adına ve hemde muhibban dan kardeşlerimizin istifade etmeleri adına kaynak oluşturacak , kapsamlı bir eser yazılamaz mı? Acizane, bu konuda büyük bir boşluk olduğunu düşünüyorum. konuyla ilgili kitap tavsiyeleriniz varsa bizimle paylaşırmısınız?
Saygılarımla
Ahuzar

Sevgili AHUZAR;

Sorduğun mevzuda maalesef derli-toplu bir çalışma kaleme alınmış değil. Mevucutlar ise, dediğin gibi ya "özet biyografi" ya da "hatıralar" tarzında birkaç matbu ve bir hayli de gayr-i matbu notlar halinde... Sıhhat yönlerini tesbit de hayli müşkil. Ya bizzat nâkillerini bulacak, onlara soracaksınız; ki, son senelerde bu da oldukça zorlaştı, çünkü maalesef adetleri azaldı, halen hayatta olanlara ulaşabilmekse her an herkes için kolay olmasa gerek... Ya da O'ndan (k.s.) nakledildiği söylenen sözleri -şayet bir tereddüt hasıl olmuşsa- zahiri ve batını kıstaslar süzgecinden geçirerek ilmi kriterlere muvafık olup olmadıklarını tesbit etmeye çalışmak. Kanaatimce bir üçüncü şık gözükmüyor, en azından şimdilik bizim bulunduğumuz noktadan...

Gene dediğiniz üzere, "kapsamlı bir eser yazılamaz mı?" Tabii ki yazılabilir. Ama bunun kararını verecek olan merciin bizler olmadığı da hepimizin malumu...

Son olarak da, "... bu konuda büyük bir boşluk olduğunu düşünüyorum. konuyla ilgili kitap tavsiyeleriniz varsa bizimle paylaşır mısınız?" demişsiniz... Haklısınız. Boşluğun olduğu da ihtiyacın bulunduğu da aşikâr... Tabii bizim bulunduğumuz pencereden baktığımız zaman. Ancak şunu da unutmamak lazım; "el-Umûru merhûnetün bi-evkâtihâ"... Vakti geldiğinde, hiç şüphe yok ki olması gerekenler mutlaka ortaya çıkacaktır.

Nitekim bildiğim kadarıyla bir zamanlar birileri bu hususta bir çalışmaya başlamıştı. Hem de sadece nakilden ibaret olarak da değil... Sözlerin çeşitli ilim dalları açısından nelere işaret ve delalet ettiklerini, fikri açılımlarla şerh ve izah ederek... Ama aradan bunca zaman geçmesine, tabir caizse "köprünün altından çok sular akması"na rağmen bir türlü tahakkuk etmedi... Çalışma su yüzüne çıkmadı-çıkamadı. Kısacası zannederim çalışma "kadük" kaldı. Şahsen dervişane bir mülahazayla, yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi, "demek ki zamanı gelmemiş" dedim.

Aslında, şuur ve idrak sahibi her insanın görebileceği üzere O'nun (k.s.)sözleri, İslâmi ve insani ilimlerin hemen her dalında birer doktora tezine esas ve kaynaklık teşkil edecek hüviyet ve mahiyyete... O bakımdan, izin ve ruhsat çıktığında, ehil ve liyakat sahibi kardeşlerimiz tarafından pek çok açıdan ele alınabilir, İslâm'ın ve insanlığın istifadesine sunulabilir, diye düşünüyorum. Acizane fikrim bu. İnşaallah günü-zamanı geldiğinde, zemini oluştuğunda mutlaka tahakkuk edecektir diye inanıyorum.

Yukarıdan beri anlatmaya çalıştıklarımdan da kolayca anlaşılacağı üzere, üzülerek ifade edeyim ki, size bu hususta farklı bir eser tavsiye edebilecek durumda değilim. Aşağı-yukarı bu mevzuda benim de sizin de bildiğiniz eserler hemen hemen aynı çalışmalar. O sebeple acizane, elimizdeki imkânlarla iktifa, mevcutlardan istifade etmeye çalışacağız, diyorum.

Rabbim sırat-ı müstakiminden ayırmasın, feyzimizde-nurumuzda daim, yoluna hizmette kaim eylesin.

Bu vesileyle gerek sizin gerekse tüm Mollacami üyeleri ve okurlarımızın, ayrıca topyekün İslâm âleminin Kadir gecelerini tebrik ediyor; Hz. Mevla'dan layıkiyle ihya edebilmeye güç ve kuvvet vermesi temennisi ile bu geceye mahsus lûtuf ve ihsanlarından azami derecede istifade ve istifaza edebilen kulları arasına ilhak buyurmasını niyaz ediyorum.

Selâm ve saygılarımla...

esselamu alaykum oncelikle sunu belirtmek istiyorum insallah sitenizde yeniyim yeni
uye oldum rabbim hizmetlerinizi kabul buyurusn insallah.benim dikkatimi ceken bir konu
var burda daha dogrusu yorumlarinizla ilgili okurken gercekten cok uzuldugumu
belirtmek istiyorum.suleyman hilmi tuna hazretlerini sizin kadar bizde seviyoruz
o Allahin veli bir kulu mürsidi kamildir.yazilarda soylediginiz o geldi diger mursidi
kamillerin hükmü batil oldu onun tasarrufati kiyamete kadar devam edecektir deniliyor.
sunu belirtmek istiyorum eger bir mursidi kamilin tasarrufati vefat ettikten sonra devam
ediyorsa ozaman baska mursidi kamile gerek yok dunyasini degistiren peygamberlerden
eger istifade edilbilseydi adem (a.s)sonra baska peygamber gelemezdi demek her
zamana bir paygamber her devirede mursidi kamil gerekiyor.diger Alalh dostlarinin
hükmü batil oldu demekle veliyullaha mursidi kamillere haksizlik ediyorsunuz onlarin
mursid oldugunu ozaman demek kabul etmiyorsunuz onlairn Allah dostu olduguna iman
etmiyorsunuz.Allah dostunu inkar etmek cok tehlikeli bir durumdur eger bugun
suleyman hilmi tuna hazretleri hayatta olsaydi durumunuz cok daha farkli olurdu ancak
kac kisi onun yaninda kalabiliridniz bu fikirlerinizle.yer yüzünde gercek bir manada Allah diyen salih kullarim oldugu muddetçe kiyamet kopmayacaktir diyor rabbul alemin nefsimizi bir
sorguya cekelim acaba gercek manada Allah diyen bizmiyiz yoksa suan yasayan ve
hayatta olan Allahin sevgili kullari mursidi kamillermidir?biz kimiz kimlerin hükmünü
batil ediyoruz bir daha dusunmenizi istiyorum hepinizden dua talep ediyorum vesselam

Aleykum Selam SNEROL
Selamı almak farz olduğu vecihle;selamınızı almak istedim
Sorgulamalarınızın cevabını;yazının yazarı olan muhterem Halis Beyefendi verecektir tahmin ederim.Bu noktada size tavsiyem; sorgulama üslubunuzu biraz mutedil yapınız.

Yorumda bulunmak istediğim meseleye gelince:

Süleyman Hilmi Tunahan(r.a) Hazretlerinin hayatı hakkında tarihsel bir bilgiden ziyade; hadim-i Kur'an olan diğer bir tabirle,dellal-ı Kur'an olan yönü ile ilgilenmek gerektir diye düşünüyorum.

O Zat-ı Mübarek(k.s) Kur'anın okunması,hıfzı adına çok büyük bir hizmete vesile olmuştur.İşte o Zatı anlamak, Kur'anı ve Kur'anın tefsiri olan Hadisi anlamaktan geçer.

Madem ki;o Zat-ı Kamil(r.a.) Kur'an ile hemhal olmuş adeta hayatı yaşayan bir Kur'an olmuş...O halde; hayatını öğrenmek isteyen Kur'anı anlayıp yaşamalıdır.Hasılı;onun gaye-i hayatı Kur'andı...

Öyle ise;Kur'anı anlayalım ve yaşayalım...
_________________________________________________________________


Andolsun Zikirden sonra Zebur'da da :''Yeryüzüne salih kullarım varis olacaktır'' diye yazmıştık.(Enbiya,105)

Beni nasıl anlarsınız bilmiyorum fakat şunu aklınızın zerrelerine işleyin
Son mürşidi kamil
ondan sonra mürşidi kamil gelmeyecek
ve tasarrufu kıyamete kadar devam edecek bu benim itikatım dedim siz tutuyorsunuz yorum yapıyorsunuz hangi bilgiye göre neye göre ben önce uyardım kimse yorum yapmasın diye bilmem meramı mı anlatabildim mi anlman ümidi ile
saygılarımla ali ay

Muhterem Hocam, bilmukabele kandinizi tebrik ederim ve yapmış olduğunuz dualara canı gönülden amin diyorum. Cevabınız için teşekkür ederim. ALLAH razı olsun.

Yolcu kardeşim son yorumunuzda, benim yorumuma atfen çok isabetli tesbitlerde bulunmuşsunuz.Bu hususlarda tamamen sizinle hemfikirim.Ancak benim arzu ve niyetim,tarihsel bilgi ve verilere sahip olmaktan ziyade ömrünü Kuran'a vakfetmiş bu mübarek Zatın (KS) hayatını ilmi ve manevi yönden tetkik edip,izledikleri yoldan gitmeye çalışarak,Kuranı,sünneti ve ilmi meseleleri daha iyi anlamak ve yaşamak çabasıdır. Bütün cehdim bu yöndedir.Umarım meramımı doğru ifade edebilmişimdir.Allah sizlere ve bizlere cümlemize selamet versin.

Nacizane görüşüm odur ki;bizim için gerçek Kadir Kuran'ın kalplerimize indiği andır. Rabbim cümlemize Kuran'ı anlamayı ve hakkıyla yaşamayı nasip eylesin..


Ve öyle bir ömür yaşayalım ki, ömrümüz ramazan, ahiret bayramımız olsun inşaallah..

Selam ve dua ile ...

Ve aleykümü’s-Selâm Sevgili SNEROL…

Öncelikle Mollacami’ye hoş geldin.

Samimi duaların için de teşekkürler…

Gelelim dikkatini çeken “konu” ya da “konular”a…

Hemen belirtmem gereken husus; hakikat penceresinden bakıldığında üzülmeyi-üzülmeni gerektirecek bir durumun bahis mevzuu olmadığıdır. Ama tabii ki sen kendi perspektifinden baktığında, meseleyi sadece zahiri açıdan değerlendirdiğinde kendini haklı görebilirsin. Buna da diyecek bir sözümüz olamaz. Bize düşen, ancak mümkün olduğunca vaki üzüntünüzü, şüphe ve tereddütlerinizi gidermeye çalışmaktır. Bu cümleden olarak bilmemiz ve de bilmeniz gerekir ki;

Bâtın-ı şeriatta kutub ve kutbu’l-aktab, velâyet ve bunun yanında irşada salahiyet veya salahiyettar olmamak gibi hayli kalabalık bir ıstılahlar manzumesi vardır. Bunların her bireri farklı manalar ifade eder. Mesela zahiri planda da nice devletlûler vardır ama, zirvede sadece tek sultan bulunur.

Üzüldüğünüzü belirttiğiniz ifadelerinizde, “suleyman hilmi tuna hazretlerini sizin kadar bizde seviyoruz” demişsiniz. Allah muhabbetinizi arttırsın diyelim. Bu arada soyadının da, “tuna” değil, “TUNAHAN” olduğunu hatırlatalım.

“o Allahin veli bir kulu mürsidi kamildir” sözleriniz doğru olmakla birlikte noksan. O sadece mürşid-i kâmil değil, aynı zamanda “mükemmil”dir.

Keza demişsiniz ki, “yazilarda soylediginiz o geldi diger mursidi kamillerin hükmü batil oldu onun tasarrufati kiyamete kadar devam edecektir deniliyor.”

Yorumlarda geçtiğini söylediğiniz bu sözün cevabıyla alakalı da, dilerseniz bizzat Süleyman Efendi Hazretlerine (k.s.) kulak verelim. Buyuruyorlar ki, “Nakşi yolu Müceddidin kolunda zikir, hafîdir; cehri değil. Bu yolun büyüklerine diğer tarîklerden mürşid olarak ziyarete gelenler, mürid olarak avdet ederler. 12 tarik cümlesi haktır. Lakin İmam-ı Rabbani yolundan gayri cümlesinin nuru halen munkati’ olmuştur, kesilmiştir.” (Ali Erol-talebesi, Hatıratım, s.29)

Yine yazdıklarınız arasında şunları söylemişsiniz: “sunu belirtmek istiyorum eger bir mursidi kamilin tasarrufati vefat ettikten sonra devam ediyorsa ozaman baska mursidi kamile gerek yok dunyasini degistiren peygamberlerden eger istifade edilbilseydi adem (a.s)sonra baska peygamber gelemezdi demek her zamana bir paygamber her devirede mursidi kamil gerekiyor. diger Alalh dostlarinin hükmü batil oldu demekle veliyullaha mursidi kamillere haksizlik ediyorsunuz onlarin mursid oldugunu ozaman demek kabul etmiyorsunuz onlairn Allah dostu olduguna iman etmiyorsunuz. Allah dostunu inkar etmek cok tehlikeli bir durumdur”

Bu parağrafınızla ilgili olarak da tabii ki çok şey söylenebilir. Fakat olabildiğince kısa ve öz cevaplamaya çalışacağım.

Bir defa en basitinden “Mü’minler ölmez, sadece fena aleminden beka alemine nakl-i mekan ederler” hadisi gereğince, Allah dostları zaten ölmezler. Tasarrufları da vefatlarından sonra daha bir müessir olarak devam eder. İlahi irade icabı bu tasarruflarını ya bizzat veya bilvasıta sürdürürler. Âlemde her birerinin farklı farklı vazifeleri vardır. Nitekim Süleyman Efendi Hazretleri, “… Bu civardan geçen bütün aktâb-ı kiram, üzerlerindeki emanetleri, bugünün merkezine bırakmadan geçmediler. Çünkü geleceği (Rasûlüllah’ın bildirdiği gelecekteki olacakları, vaziyetin vahametini) biliyorlardı.” (Ali Erol, a.g.e., s. 38) buyururlar.
Bir velinin herhangi bir alanda tasarrufunun olması demek, onun aynı zamanda irşada da salahiyettar olması demek değildir. Hoş, velayetin de çeşitli dereceleri vardır tabii… Ama her veli irşada ehil ve salahiyetli olmayabilir. Manevi irşad meselesi, öyle basit manada senin benim gibilerin va’z u nasihatte bulunması, talim ve telkin vazifeleri demek değildir. O iş, ancak Rasûlüllah’ın tam ve kâmil manadaki varislerinin uhdelerindedir.

Bilindiği üzere peygamberler, farklı milletlere farklı zamanlarda onların maslahatı için Allah tarafından gönderilmiş üstün insanlardır. Ama onların da gelişi, Rasûlüllah Efendimizle nihayet bulmuştur. Peki ondan sonra insanlık nasıl irşad edilecekti? İşte bunun için Mavlamız (celle şânühû), O’nun varisi olan hakikat alimlerini gönderiyor Habibine vekaleten... Adı geçen zat-ı şerif de, bu zincirin son halkasıdır. Bizim zerre kadar kuşkumuz yok; irşad ve tasarrufları kıyamete kadar berdevamdır. Onun bir post nişini de yoktur. Nitekim talebelerine hitaben buyururlar ki; “Allahu zû’l-Celâl Hazretleri dinini ihyaya-tecdide hükmetti ve min indillah bu yenileme vazifesi, benim ve sizin omuzlarınıza indi. Delil mi istiyorsunuz? İşte Hz. Allah çelik-çomak oynayacak çocuklara kısa zamanda ilmini ihsan ettiği gibi, irşada dahi istidat veriyor. Bundan büyük delil mi olur!” (Ali Erol, a.g.e., s. 21)

Binaenaleyh, “diger Alalh dostlarinin hükmü batil oldu” gibi anlaşılması güç bir mana da yok ortada. Var olan mana, işin ehline-sahibine bırakılması, havale edilmesi, onun riyasetine bırakılmasıdır. Bir başka ifadeyle, diğerlerinin onun daire-i tasarrufu tahtında hizmetlerine devamının bahis mevzuu olduğunun anlatılmaya çalışılmasıdır. Yoksa kimseye, hiçbir veliye haksızlık filan edildiği yok. Süleyman Efendi Hazretleri, bu hali de şöyle tavzih buyururlar: “Semada âleme ziya veren güneş bir olduğu gibi, Muhammediyyü’l-meşreb ve Sahib-i irşad olan varis-i hakiki de arz’da birdir. Vücud-i Nebi (s.a.v.), dinin merkezi olan arz’da ise de, Ruhaniyet-i Rasûlüllah, diğer âlemlerde dahi tebliğ-i ahkâm eylediği gibi, varsi-i hakiki olan zatın vazifesi de O’na tebean öyledir. Ve bütün kâmiller, kandillerini ondan yakarlar.” (Ali Erol, a.g.e., s. 20) Yani onun vasıtasiyle feyizlerini alırlar. Türkçemizdeki meşhur tabirimizle, “Her çalı dibinde bir mürşid” olmaz, olamaz.

Son parağrafınızda da şöyle demişsiniz: "eger bugun suleyman hilmi tuna hazretleri hayatta olsaydi durumunuz cok daha farkli olurdu ancak kac kisi onun yaninda kalabiliridniz bu fikirlerinizle. yer yüzünde gercek bir manada Allah diyen salih kullarim oldugu muddetçe kiyamet kopmayacaktir diyor rabbul alemin nefsimizi bir sorguya cekelim acaba gercek manada Allah diyen bizmiyiz yoksa suan yasayan ve hayatta olan Allahin sevgili kullari mursidi kamillermidir?biz kimiz kimlerin hükmünü batil ediyoruz bir daha dusunmenizi istiyorum hepinizden dua talep ediyorum vesselam”

Burada da gene ilmi ve mantıki bir hataya düştüğünüz için, kazıyyenin neticesi de haliyle yanlış geliyor. İrşad ve tasarrufları aynen devam eden zatın bedenen dünyadan ayrılmasının, bizim feyzimize ve hizmetlerimize ne gibi menfi bir tesiri olabilir ki, düşündüğünüz manada farklılık olsun. Bugün bu hizmetlerin idamesi için çırpınan, sa’y u gayret gösteren kimseler, O’nun “evladım” dediği insanlar değilse, peki soralım size: “Kim bunlar?” Yine kendi ifadeleriyle, “binlerce Süleyman” değil mi?

Kimin gerçek manada kalbine ve sair letaifine “Allah” dedirtebildiğini, “zikr-i kesir” ile kimlerin meşgul olduğunu bilen bilir. Onun muhasebesi çoook yüksek “manevi matematik” gerektirir. Dolayısıyla o iş, ne senin ne de benim gibilerin işi… Şairin dediği gibi, “İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez / Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez!” Biz taşıyamayacağımız yükün altına girmemeye, tartamayacağımız ağırlığı terazimize vurmamaya çalışalım yeter.

“Hâsibû kalbe en tühâsebû” düsturunu en güzel tatbik etme çabası içerisinde olan bir nezih güruha bunları söylerken, gerek sözlerinize ve gerekse -YOLCU kardeşimizin hatırlattığı üzere- üslubunuza biraz daha dikkat ederseniz dünya ve ahiretiniz için çok daha hayırlı olur diye düşünüyorum.

Meselenin ehemmiyet ve nezaketine mümasil bir genişlik ve derinlikte olmasa da, acizane kanaatimce anlamak isteyenin anlayabileceği bir açıklama var yazdıklarımızda… Bizim “müteşeyyih”lerle bir işimiz yok, olamaz da. Öyle kendiliğinden “şeyh” olmuş, “mürşid” olaçıkagelmişlere ayıracak vaktimiz de yok. Bilginize...

Dualar müşterek, vesselâm…

Halis hocam yürekten teskkur ederiz..

-----------------------------------------------------------------------------------------------
“..İmamı Rabbani evlatları güzeldir, imanlar güzeldir, kalpleri güzeldir.."

Hassas ve dikkatli takibiniz için ben teşekkür ederim sevgili MAT_OGRET rumuzlu kardeşim...

Selam ve dualarımla...


Blog Paylaşımları

MollaCami.Com