Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


NEFİS PEŞİN LEZZET İSTER

NEFİS PEŞİN LEZZET İSTER

İnsanın yaradılışının asıl gayesi ibadettir. İbadetleri ihlâs ile yapmak gerekir ve zor olan da budur. İhlâs Allahu Tealâ'nın işine nefsanî ve çirkin sıfatları katmamak, kendini beğenmemektir. Şeyh Fethullah Verkanisî K.S. Hazretleri tasavvufu, ihlâsı ele geçirebilmek için ilâhi muhabbetin tahsili olarak tarif etmiştir.
Muhabbeti kazanmak nefse önce zor gelir. Çünkü nefs peşin lezzet ister, veresiye muameleye rıza göstermez. Nefsin anlayışına göre, ahiret mükâfatları veresiye muamele gibidir. Bu yüzden nefs haram-helal dinlemeksizin anlık lezzetlere koyulur. Kul bu masivadan alakasını kesmedikçe Allah'a hakiki bir kul olamaz. Bunun için de aşk ve muhabbet lazımdır. Masivadan alakayı kesmenin en nuranî yolu muhabbet-i ilâhidir.
Asr-ı Saadet'e baktığımız zaman, muhabbet-i Rasulullah, O'nun himmet ve bereketiyle muhabbet-i ilâhiyeye dönüşmüştür. Şu zamanda Peygamber A.S.'ı görmek mümkün olmadığına ve “alimler peygamberlerin vârisidir” sırrına göre, peygamber ahlâkıyla ahlâklanmış bir mürşid-i kâmili rehber edinmekle muhabbet-i ilâhiyeye yol bulabiliriz.
Bu meyanda Şeyh Ali Dakkak K.S. Hazretleri, kendi başına yetişen ağacın meyvesinin kusurlu olacağını beyanla, nasıl bahçıvanlar ağaçları aşılayıp terbiye ederek mükemmel meyveler yetiştirirse, insanları da ihlâs ve muhabbetle Allah aşkına kavuşturmak için bir mürşid-i kâmilin terbiyesine girmenin şart olduğunu ifade eder. Eğer bu yol takip edilmezse, kolay kolay kemalât bulunmayacağını da ilave etmiştir.
Abdülvehab Şaranî K.S. Hazretleri şöyle buyurur: “Tasavvuf yolundaki insanın, Allah'ın huzurunda kalp huzuru ile namaz kılması şarttır. Bunun için de nefsin kötü arzularının temizlenmesi gerekir. Kötü ahlâkı terbiye etmek ve temizlemek için mutlaka bir kâmil bir rehbere ihtiyaç vardır.”
Şeyhülislâm Zekeriya Ensarî Rh.A. Hazretleri ise şöyle buyuruyor: “Ehlullah ile bir araya gelmeyen ulema ve fakihler katıksız kuru ekmek gibidir.”
Aliyyül Havas K.S.Hazretleri de, “İlim talibi, bir kâmil rehbere bağlanmadıkça olgunluğa eremez. İlim onu mağrur eder, mağruriyeti gözüne perde çeker ve insanlar arasında övülmenin hevesine düşer. Bu ise nefsin tuzaklarından bir tuzaktır.” buyurmuştur.
Onun için, Muhammed b. Hanî K.S. Hazretleri de buyurdu ki: “Ey kardeşim! Bir kâmil rehberin terbiyesine gir ve doğru yola koyul. Ona hizmet et. Amellerine dikkat et. O seni nefsinin işlerinden Allah Rasulü'nün ve sahabilerinin ahlâk ve ameline çevirmek istiyor. Bu uzun bir yolculuktur; sen bunu kısa sanma. İnsanın nefsi terbiye olmadıkça, Allah Rasulü'nün ve sahabilerinin ahlakıyla boyanamaz. Ve yine nefis, dünya işlerini mazeret göstererek seni menzil-i maksuda ulaştırmaz. İlmin ne kadar olursa olsun, sana bir gurur verir. Nefsin, hile ve tuzaklarıyla seni bekler. Nice büyük ulema ilmiyle mağrur olmuş, bu gizli tehlikeyi göremeyerek zarara uğramışlardır.”
Şeyh Abdülgani Nablusî K.S. Hazretleri de şunları bildiriyor: “Bir kimse, ilâhi yolda kendisine yol gösterecek olan kâmil rehberini Cenab-ı Hakk'ın kapılarından bir kapı olarak görmelidir. Yani mürid, 'benim mürşidim Hakka giden kapılardan bir kapıdır.' demelidir.”
Demek ki bizim gibi, avam da, ilim ehli de nefsin tuzaklarıyla karşı karşıyadır. Bu tuzaklara karşı uyanık ve tedbirli olmalıdır. Bunun için ehil ve kâmil bir rehberin terbiyesi altında bulunmalıdır.

Mehmet Ildırar


Tasavvuf

MollaCami.Com