Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Uhuvvet ışığında mü'minin değeri..

Uhuvvet ışığında mü'minin değeri..
Mü'minlerde nifak ve şikak, kin ve adevete sebebiyet veren tarafgirlik ve inat ve haset, hakikatçe ve hikmetçe ve insaniyet-i kübra olan İslamiyetçe ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyece ve hayat-ı maneviyece çirkin ve merduttur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir.

Hakikat nazarında zulümdür.
Ey mü'mine kin ve adavet besleyen insafsız adam! Nasıl ki, sen bir gemide veya bir hanede bulunsan, seninle beraber dokuz masum ile bir cani var. O gemiyi gark ve o haneyi ihrak etmeye çalışan bir adamın ne derece zulmettiğini bilirsin. Ve zalimliğini, semavata işittirecek derecede bağıracaksın. Hatta bir tek masum, dokuz cani olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılmaz.
Aynen öyle de, sen, bir hane-i Rabbaniye ve bir sefine-i İlahiye olan bie mü'minin vücudunda, iman ve İslamiyet ve komşuluk gibi, dokuz değil, belki yirmi sıfat-ı masume varken, sana muzır olan ve hoşuna gitmeyen bir cani sıfatı yüzünden ona kin ve adavet bağlamakla o hane-i maneviye-i vücudun manen gark ve ihrakına, tahrip ve batmasına teşebbüs veya arzu etmen, onun gibi şeni ve gaddar bir zulümdür.

Hem hikmet nazarında dahi zulümdür.
Zira malumdur ki, adavet ve muhabbet, nur ve zulmet gibi zıttırlar. İkisi, mana-yı hakikisinde olarak beraber cem olamazlar.
Eğer muhabbet, kendi esbabının rüçhaneyitine göre bir kalbde hakiki bulunsa, o vakit adavet mecazi olur, acımak suretine inkılap eder. Evet, mü'min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır. Onun için, nass-ı hadisle, "Üç günden fazla mü'min mü'mine küsüp kat-ı mükaleme etmeyecek."
Eğer esbab-ı adavet galebe çalıp, adavet, hakikatiyle bir kalbde bulunsa, o vakit muhabbet mecazi olur, tasannu ve temelluk suretine girer.
Ey insafsız adam! Şimdi bak ki, mü'min kardeşine kin ve adavet ne kadar zulümdür. Çünkü, nasıl ki sen adi, küçük taşları Kabeden daha ehemmiyetli ve Cebel-i Uhud'dan daha büyük desen, çirkin bir akılsızlık edersin. Aynen öyle de, Kabe hürmetinde olan iman ve Cebel-i Uhud azametinde olan İslamiyet gibi çok evsaf-ı İslamiye muhabbeti ve ittifakı istediği halde, mü'mine karşı adavete sebebiyet veren ve adi taşlar hükmünde olan bazı kusuratı iman ve İslamiyete tercih etmek, o derece insafsızlık ve akılsızlık ve pek büyük bir zulüm olduğunu, aklın varsa anlarsın.

Evet, tevhid-i imani, elbette tevhid-i kulubu ister. Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder. Evet, inkar edemezsin ki, sen bir adamla beraber bir taburda bulunmakla, o adama karşı dostane bir rabıta anlarsın; ve bir kumandanın emri altında beraber bulunduğunuzdan, arkadaşane bir alaka telakki edersin. Ve bir memlekette beraber bulunmakla, uhutvvetkarane bir münasebet hissedersin. Halbuki, imanın verdiği nur ve şuurla ve sana gösterdiği ve bildirdiği esma-i İlahiye adedince vahdet alakaları ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri var.

Mesela, her ikinizin Halıkınız bir, Malikiniz bir, Mabudunuz bir, Razıkınız bir -- bir, bir, bine kadar bir, bir.
Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir -- bir, bir, yüze kadar bir, bir.
Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir -- ona kadar bir, bir
.

Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği ve kainatı ve küreleri birbirine bağlayacak manevi zincirler bulundukları halde, şikak ve nifaka, kin ve adavete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mü'mine karşı hakiki adavet etmek ve kin bağlamak, ne kadar o rabıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münasebat-ı uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve i'tisaf olduğunu, kalbin ölmemişse, aklın sönmemişse anlarsın.

Bediüzzaman Said Nursi

BELENGAZ ellerine yüreğine sağlık.o güzel insanın kalemini bizlere taşıdığın için ellerine,yürekten bağın için yüreğine sağlık.ALLAH razı olsun.

SELAMETLE...............

Evet, mü'min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır. (belengaz kardeşimizin yazısından bir bölümdür)
Evet,işte kardeşlerimizde gördüğümüz fenalığı lütufla ıslaha çalışma davranışını her zaman tatbik edemiyoruz.Lütufla ıslaha çalışanlardan olmak ümidiyle.......

Not:''belki'' ifadesi kesinlik manasınadır.
______________________________________________________________________
Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde,gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecektir.


Hayatin Icinden Islam

MollaCami.Com