Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


-_- Bugün 28 Şubat -_-

Bugün 28 Şubat

Bugün 28 Şubat, yoktu o günlerde ne medyada, ne memlekette demokrat!... Neydi o günler!... Bugünlerde kendisine tahsis edilen devasa köşede aşk meşk yazıları yazan, televizyon haberciliğini magazin çirkefine bulaştıran anchourman Reha Muhtar, Show TV’nin haber merkezinin başındaydı. Demokrasinin pas pas edildiği, seçilmiş hükümetin alaşağı edilmek için türlü numaraların yapıldığı o günlerde televizyonda Reha Muhtar’ı izleyenlerin, cıy cıy ses tonuyla, üstüne basa basa vurgu yaparak okuduğu siyasi haberleri dinlerken, memlekette her an darbe olacağı hissine kapılmamaları mümkün değildi. Garnizon demokratı medya kalemşörlerimiz, televizyoncularımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin gelmiş geçmiş en başarılı hükümeti Refahyol’u alaşağı etmek için seferber olmuşlardı. Televizyonlarda, en ekstrem Hollywood senaryolarını bile yaya bırakacak Fadime-Emire-Müslüm filmleri oynatılıyordu… Fadime, iki gözü iki çeşme ağlıyordu… Müslüm’ün avanesi, ellerinde asalar, bir senaryonun parçası olarak İstanbul’da tur atmaya geliyorlardı…

Mizansen, daldaki kuşa bak taktiğiydi aslında… Mizansen, Türkiye Cumhuriyeti’nin yakaladığı en büyük fırsatın, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın sadece bu ülkeye değil, dünyaya saadet getirecek projelerini engellemenin stratejilerini uygulamaktan başka bir şey değildi aslında… Demokrasinin ayaklar altına alınmasına ses çıkarmayan bu medya taifesinin o günlerde izlediği “Hükümetleri ben kurarım, ben bozarım” taktiği, memlekete tarifi imkansız zararlar verdi… Altı kere gidip, yedi kere gelen, “Yollar yürümekle aşınmaz… Demokrasilerde çare tükenmez” deyişlerinin sahibi, o günlerin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, siyaset yelpazesinin demokrasi dışı güçlerce savrulmasına seyirci kalmakla yetinmedi… Demokrasinin zar zor üst üste konulan tuğlalarını bozabilmek için vargücüyle çalıştı… “Herkes görevini yapsın… Demokrasi, seçilmişlerin iradesinin tahakkuk ettiği bir rejimdir… Demokrasi, garnizon demokratlarının ucube korkularla, kafalarına göre uydurdukları fobilerle yaralanamaz” diyemedi… Diyemezdi de…

Çünkü o da bu kumpanyada bir figürandı… Kendisine biçilen rolü oynuyordu…
Medya, 28 Şubat’ta çok kötü bir sınav verdi… Medya baronlarının kendi menfaatleri doğrultusunda iş göreceği hükümetler kurma stratejileri, memleketi uçurumun eşiğine getirdi. Türkiye’yi hastane yatağından yönetmeye kalkışan Ecevit’in hükümeti, etkilerini hala hissettiğimiz bir ekonomik krizle bizi baş başa bıraktı. Yamasol hükümetinin dördüncü ortağı gibi davranan IMF’nin ayak naibi Kemal Derviş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni deyim yerindeyse by-pass edecek işlere imza attı. Mesut Yılmaz, 8 yıllık temel eğitime karşı çıkanlara, “Siyasi hayatıma malolsa da çıkaracağım… Yarasalar” dedi… Türkbank ihalesi dolayısıyla yolsuzluk suçlamalarına muhatap oldu. Dönemin kudretli paşası Çevik Bir, medyanın dolduruşuna gelip Çankaya treni’ne binmeye kalkıştı ama, el atına binen tez iner hesabı, anında boyunun ölçüsünü alıverdi. Medya’da ardı ardına “andıç şokları” yaşandı…Bizim altını çizmek istediğimiz husus, bu medya kalemşörleri lafa geldi mi, hala demokratlık nutukları atmaya devam ediyor… Hocamızın meşhur deyimlerinden biriyle söyleyelim:

Hadi ordan! Hadi ordan!


Nedim Odabaş

Evet bugün 28 şubattı ama o günlerdeki aktörler nerelerde Fadimeler, müslümler Vural Savaşlar?? oyun bitti mi?Ve soruyorum riyakar hareketleriyle müslümanların başına belalar açan sayın Erbakan onlardan daha mı masum ??????


Güncel & Siyasi Olaylar

MollaCami.Com