Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


#^# Fırtına Yaklaşıyor Yazsam mı, Yazmasam mı? #^#

Fırtına Yaklaşıyor Yazsam mı, Yazmasam mı?

MERHUM Cevat Rıfat Atilhan, 27 Mayıs 1960 arefesinde, haftada iki defa yayınlanan Hür Adam gazetesinde yazıyordu. O tarihte ülke karmakarışıktı. AdnanMenderes iktidarını devirmek için gizli açık bir yığın kışkırtma, nümayiş yapılıyordu. Siyaset meydanı toz duman içindeydi. Fitne fesat, nifak şikak, yalan dolan heryeri sarmıştı. Üstad Cevat Rıfat çok görmüş çok geçirmiş bir kimseydi. Büyük bir patlama olacağını anladı ve 27 Mayıs’tan birkaç hafta önce yazılarına son verdi.

27 Mayıs 1960 sabahı Ankara’daydım, o zamanki Ankara Adliyesi’nin arkasındaki Çıkrıkçılar Yokuşu’na açılan bir sokakta oturuyordum. Aynı sokakta Katolik kilisesi vardı. Sabaha doğru ailece yataklarımızdan fırladık. Radyodan sesler geliyordu. NATO’ya bağlıyız, CENTO’ya bağlıyız! Ordu ülkeye el koymuştur... Bu konuşmaların ardından marşlar çalınıyordu. Eyvah ihtilâl olmuştu, darbe olmuştu... Halkın çoğunluğu kan ağlıyordu, CHP’liler ve solcular bayram yapıyordu... Dindar vatandaşlar kara kara düşünüyordu...

Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri Mebusu İbrahim Kirazoğlu bizim sokaktaki bir apartımanda oturuyordu. Hava aydınlanınca askerî bir jeep geldi, İbrahim beyi içine tıktılar ve gittiler. Biz pencereden seyr ettik.

Yeni nesiller 27 Mayıs darbesinin içyüzünü, teferruatını (ayrıntılarını) bilmezler.

Biri Sivas’ta, biri Erzincan’da iki esir kampı kuruldu. Ne kadar hizmet eden hoca, şeyh, din büyüğü varsa toplandı oralara tıkıldı.

Ülke çapında bir Nurcu avı başlatıldı.

Yalanın dolanın iftiranın bini bir paraya idi.

Bir İstanbul gazetesinde şöyle bir manşet yayınlandı:

“Düşük iktidar, gösteri yapan üniversiteli gençleri öldürmüş, cesetlerini kıyma yapmış, bu kıymalar gübre olarak kullanılmış...” (Arşivler duruyor.)

Bendeniz o tarihde Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Fransızca mütercimi kadrosuyla çalışıyordum. İhtilalciler Diyanet’e çok baskı yaptılar. Lakin yine de bugünkü zihniyete göre insaflıymışlar. Diyanet Başkanı Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’nu emekli ettikten sonra yerine, Türkiye’nin en büyük din âlimi olan İstanbul Müftüsü Erzurumlu Ömer Nasuhi Hoca efendiyi getirdiler. (Rahmetli Hoca efendi baskılara fazla dayanamadı, istifa edip ayrıldı.)

Bu satırları niçin yazıyorum?

İçimde çok kötü şeyler olacağına dair sezgiler var.

Acaba ben de, Cevat Rıfat Atilhan gibi çekilsem mi diye düşünüyorum.

Zaten kimseye lâf anlatabildiğimiz yok.

Müslümanlar büyük, orta, küçük cemaatlere ayrılmışlar, herbiri kendi fildişi kulelerine çekilmişler... Cemaatler üstü ve cemaatler arası bağlar kopmuş. Çeşitli gruplara mensup Müslüman ileri gelenlerin arada bir toplanıp sohbet ettikleri görülmüyor.

Ayda bir kere mi olur, yahut iki veya üç ayda bir mi olur, bir yerde bir çay sohbeti tertiplensin, onbeş yirmi Müslüman “şahsiyet” toplansın, sohbet etsin... Bugünkü Müslüman toplulukta böyle şeyler düşünülmez.

Evs’liler Evsli...

Hazrec’liler Hazrecli...

Şucular şucu... Bucular bucu... Ocular ocu...

A kan grubuna mensup Müslümanlar B kan grubu Müslümanlarla görüşmüyor, onlara soğuk bakıyor.

İttihad, vifak, tesanüd konusunda örnek olması gereken Nurcular bile kaç parçaya ayrılmış.

Tarikat-i seniye-i Nakşibendiye yüzlerce parçaya bölünmüş. Birinin yayınladığı dergiyi ve kitapları ötekiler okumuyor. Bundan yüz küsur yıl önce İst. Çarşamba’daki Molla Murad Nakşibendî tekkesinde haftada iki gün Mesnevî dersleri yapılırmış. O günler mâzide kaldı.

İslâm ve Ümmet şuuru terk edildi, onun yerine cemaat, hizip, fırka, grup, meşreb asabiyeti geldi.

Kur’ân’da “Birbirinizle çekişip tepişirseniz devletiniz ve rüzgârınız elinizden gider” mealinde âyet var.

Firasetli, basiretli, fetanetli, uyanık, şuurlu olması gereken Müslümanların önemli kısmı sersemlemiş, şaşkınlık ve hayret içinde kalmış.

Âhir zaman homurtuları duyuluyor ve sözde dindar birileri hâlâ malı götürmek, ihalelere fesat karıştırmak, haram yollardan zengin olmak için koşuşturuyor.

Tarihin her devrinde insanlarda para, mal, zenginlik hırsı vardı ama zamanımızda bu hırs doruğa çıkmıştır.

Azgınlık ve kuduzluk almış yürümüş.

Şu sahte dindara bakınız: Ekşi ayranda alkol vardır, kat’iyyen içilmez diye haykırıyor, bir yandan da günde birkaç saat gıybet yaparak ölü kardeşinin etini yiyor.

Şu herif ne idealist Müslüman... Bir yere torpille kapağı atmış, işe mişe gittiği yok. Aydan aya bankamatikten maaşını çekiyor. Ne helâl maaş!

Böyle bir gidişin sonu felakettir.

Yanardağ ne zaman patlayacak?

Zelzele ne zaman şiddetle sarsacak?

Ateş ne zaman yakacak?

Su ne zaman boğacak?

Bunların tarihini bilmiyoruz ama ayak seslerini duyuyoruz.

Yazmak veya yazmamak...

Mehmet Şevket Eygi

On numara süper bir yazi.
Bizlerle paylastigin icin tesekkür ederim kardesim.

Rica ederim Seyyah kardeşim..

" Ruhunu Kaybeden Cihanı Kazansa Ne Çıkar!!! "

60 yılların bu trajedik anılarını özellikle birinci ağızlardan dinlemek önemli tabii. Mehmet Şevket Bey de iyi tahlil etmiş...

Bu dönemleri nekadar iyi analiz edersek,okursak,birde mecazen yaşarsak, o zaman Ümmeti Muhammedin selahiyeti ve selameti için yapılan fedakarlıkları daha iyi anlayabiliriz




Yalnız huyum kurusun ben hep ince ayrıntılara takılır,kalırım (yada bir kısım insana ince gelen)



Mehmet Bey bir noktada yanılmış , Erzurumlu Ömer Nasuhi hoca için Türkiye;nin en büyük din alimi demiş... Evet, 60 ları yaşamadım ama çok dinledim.Hoca efendi gerçekten büyük bir alim olabilir.

Fakat bunu yazmanın her ne kadar gereksiz olduğunu bilsemde, benim aciz övgülerimin buna yetmiyeceğini farkındayım.

Türkiye'nin En büyük Alimi olmak, Bu en elzem zamanda ,Herşeye rağmen ,ehliküfürle mücadeleyi gerektirmezmi.Bu dönemde İnsanlığa enbüyük hizmeti yapmanın Allahın Kelamını öğretmeye devam etmek , bunun için ölümü göze almak,Baskılara dayanamayıp diyanetten ayrılmak değilde, omuz omuza çarpışmayı gerektirmez mi?

Biri vardı bu dönemde yaşayan ve bu saydıklarımı ziyadesiyle, (hem de hiçbirimizin aklına eremeyecek kadar çok) yerine getiren, diğer din alimlerinin halimiz nice olur diye kendilerini yalnız bıraktığı bir zat...

Sevgili Kardeşlerim, bana kızıp konuyu niye buralara getirdin diyebilirsiniz...

Amma Yiğidin Hakkını Yiğide, Değil Türkiye'nin ,Dünyanın En Büyük Alimine (Rüzgar gibi Ümmeti Muhammedin imdadına Yetişen, Süleyman Hilmi Tunahan(k.s)'a Teslim Etmek Gerekmez mi...


Allah(cc) şefaatlerine nail eylesin...


Hasılı biraz rahatsızım ve ayrıntılar beni böyle oyalar. Belki hata ettiğimi düşünebilirsiniz, o vakit bir hatada siz yapıp cevap vermeyin... Beni böyle kendi halime bırakın, bide kağıt kalem, olmadı klavye verin oayalanırım ben, Deliyle fazla uğraşmayın:)



________ Altın Haline Gelidik Artık, Sen Altına Aşıksın, Altın benim Rengime Aşık______

Kardeşim Et_Nıck sanırım yukarıda ki yazıyı tam manasıyka ya okuyamadınız ya da anlayamadınız...

Kardeşim siz sayın Mehmet Şevket Eygi'yi eleştirdiginiz noktaya kendiniz düşüyorsunuz.. Yukarıda Sayın Mehmet Şevket Eygi Şuculuk buculuk devam ederse sonumuz hayra gitmez diyor.. Sitede onlarca cemaate üye olan kardeşimiz var eger bunlarda çıkıp sizin gibi Türkiyenin en iyi alimi şudur dese Halimiz nice olur...

Süleyman Hilmi Tunahan , Bediüzzaman Said Nursi , Ömer Nasuhi Bilmen Hoca efendi , Mehmet Zahid Kotku ve daha niceleri Bunların hepsi birer tesbih tanesidir sen bunları birbirinden ayırt edersen Tesbih dagılır bozulur... Onun içindir ki Diyecegim yazmışsınız yukarıya en degerli Süleyman Hilmi Tunahan.. Tabi ki Onun degerini ölçmek biz acizlere kalmadı. Onların Degerini Allah (c.c.) Bilir.. Herkes kendine göre En iyi alimi seçerse sonumuz hayr olmaz..Lütfen Konunun Özünü kavrayalım , Ümmeti bölmeyelim.. Ümmetin içine kılıç girdigi zaman kıyamete kadar bir daha çıkmayacaktır..

Birazcık Objektif olalım , konuların özüne inelim. Bir yazıyı okurkende iyi niyetle okuyalım Kimin yazdıgına , degil ne yazdıgına bakalım...

Rabbim , tek önderimiz peygamber efendimize layık Ümmet olmayı nasip eylesin.. Allahıma emanet olun..

---------------------------------------------------------
" Ruhunu Kaybeden Cihanı Kazansa Ne Çıkar!!! "

:) mehmet sevki eygi, cevat rifat atilhani alet etmeden anlatamamis anlasilan. sadece gaval okumus. her zaman yapabilecegide budur zaten. biraz derinlere inse? zor biraz sanina yakismaz. aferinleri almasi lazim, ne güzel dogru söylüyor denmesi lazim. inse derinlere acaba dogrumu söylüyor yanlis mi söylüyor denirdi.. birileri samanin altindan yürütüyor suyu. kendiside bilir bilmesine de varmi yazmaya cesareti?

birde su gercek vardir: son devir icinde gelen islam alimlerin hepsinin mehdiyet üzerine sözlerini, bu mevzu üzerindeki konusmalarini derleyip inceleyin ve okuyun. o kadar büyyük alimlerimlerimizden hangisi dogru söylüyor dersiniz? sanki (hasa) babalarindan kalan tahti paylasamiyorlar!!

ben göksultanın iktibas ettiği yazının, buralara çekilmemesi gerektiğine inanıyorum.
sonuçta bu fikirler yazarındır ve eleştiriler varsa, yazara olmalıdır.bize düşen islam gözlükleriyle,geniş bir perspektiften bakmak,başkalarının fikirlerine de saygılı olmaktır.aksini düşünürsek, aynı şeylere bizimde maruz kalabileceğimizi unutmamalıyız.
aslın da şekle değilde şeklin altındaki öze inersek mesele bu boyutlara gelmez kanaatindeyim.tabi bunlar benim görüşümdür ve herkesin her türlü fikrine bir saldırı olmadığı müddetçe saygı duyarım. selam ve dualarımla.....


--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Aşkta tıpkı ELİF gibidir, isminde gizlidir. Ama okunmaz, o olmadan da besmele sese gelmez, o herşeyin içindedir; hiç birşeyde görülme

Arkadaşlar dünyada herşeyin bir hukuku vardır
İnsanlarla cinler arasında, cinlerin ve insanların kendi aralarında, ormanda ki canlılar arasında, diğer gezegenlerde ki canlıların kendi aralarında...v.s sayısız örnek verebiliriz...
hasılı hukuk Anayasadan ibaret değildir bir kere çiğnendi mi arkası çorap söküğü gibi gelir.

Hal böyle iken yazar olmanında bir hukukunun olması gerekmez mi? Herhangi bir yazar Herhangi bir konuda yazabilirmi. Alanı dışında ki konularda (dikkat edin kendi duygu ve düşüncelerinden bahsetmiyorum, bunları içinde yaşayabilir) tek cümledende ibaret olsa biyazması ne kadar abestir. Toplumun gözü önünde sen yazarlık hukukuna dikkat etmezsen, adeta her konuda çok bilmiş olursan kalkar müslümanlar beni kabul etmiyorlar diye yakınırsın.

Benim ki yalnızca bir savunma mekanizmasıdır. Madem ki artık bunlar konuşulacak ve yazılacak benide çiviyle mıhlamadılar yaa. madem ki bir yazar topluma saygıyı hiçe saymış gerisi ona kalmış... (bende ona cem uzan gibi çık karşıma diyecek değilim)

Ama kayıtsız da kalacak değiliz buda böyle biline... Dedim ya biraz rahatsızım...

Galiba en doğrusu bu senin söylediğin Metin Kardeş, Gerçekten yazarkende ellerimi titreten budur. Ben bunu bir tartışma konusunu olmasını istemem zaten ilk yorumdada ısrar la söylemiştim. Yanlış Anlaşılmak istemem.Güneş doğmadan buna bir nokta koyalım... Yarın mizan kurulur ve mevlam herkese hakkettiğini verir. Buna şüphemiz yok. O yüzden başta Göksultan kardeşimden, ve diğerlerinden özür dilerim. Burda ki en büyük hata benimdi. Yolumuz Ehli Sünnet dir,cemaatimiz de öyle...

Bu Hata tümüyle bana aittir. Nasıl ki bu hatayı yaptıysam, devam etseydi de en çok ben üzülürdüm.

O kadar cevap vermeyin dedik:) Fakat o zaman da ben yanlışımı göremeyebilirdim.

Ama Kişi Düştüğü Yerden kalkar...

Özür Dilerim...( Şevket bey Hariç)

bir cok yaziyi kaldirmak zorunda kaldim. kusuruma bakmayiniz. hakkinizi helal ediniz. mollada lüzumsuz tartismalarin olmamasini temenni ediyorum.

Mehmet sevgi eyginin bu tür yazilarinida mollaya tasimasak daha iyi olur.

selam sevgi ve dua ile


Güncel & Siyasi Olaylar

MollaCami.Com