Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


-_- Keramet -_-

Keramet

Birgün mürîdleri Şâh-ı Nakşibend Hazretleri'nden keramet istemişlerdi. Buyurdular ki:
"- Bizim kerametimiz açıktır. İşte bakınız; omuzlarımızdaki bunca günah yüküne rağmen ayakta durabiliyor ve yeryüzünde yürüyebiliyoruz. Bundan daha büyük keramet mi olur?.."
Ardından tasavvufta mühim olan hususun keramet değil istikâmet olduğunu bir kez daha hatırlatarak şöyle buyurdular:
"- Bir kimse bir bahçeye girse ve orada her ağacın yaprak yaprak dile gelip: «Ey Allah'ın velîsi merhaba!» diye seslendiğini duysa, zahiren de bâtınen de bu sese asla iltifat etmemeli! Bilâkis kulluktaki gayret ve azmi daha da ziyâdeleşmelidir."
Bunun üzerine bazı müridleri:
"- Efendim, ne kadar üzerini örtseniz de sizden de zaman zaman keramet zahir olmakta!.." dediler.
O büyük tevazu âbidesi:
"- O müşahede ettikleriniz, mürîdlerimin kerametleridir." buyurdu.
Çünkü o öyle bir mahfiyet (hâlini gizleme) içerisindeydi ki, hayatta iken söz ve kerametlerini yazmak isteyen mürîdi Hüsâmeddîn Hâce Yûsuf'a müsâade etmemişti.

Allah razı olsun gardaşım yine yaptın
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
"Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime;
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime."

Keramet hakkındaki ibretli yazınızı okuyunca zahiren benzeyen istidrac meselesini hatırladım ve bu konuya dikkatleri çekmek istedim.Şöyle ki:
İstidrac:Hakkı ve hakiki değeri olmadığı halde ve kabiliyetsizliğine rağmen bir kimsenin kesret-i nimete mazhar olması ve bu sebeple küfür ve isyana devam etmesi ile azab ve Gadab-ı İlahiyyeye yaklaşması(Neuzü billah!) Bu öyle bir işdir ki:Hikmet-i İlahiyye ile bazı kafirlerin muradı zuhur eder,istediği harika bir surette olur.Ve bunların küfürleri,Allah'a isyanları da böylece ziyadeleşir.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Keramet ile istidraç manen birbirine mübayindir.(Zıttır) Zira keramet, mucize gibi, Allah’ın fiilidir. Ve o keramet sahibi de kerametin Allah’tan olduğunu bilir ve Allah’ın kendisine hami ve rakib(kontrol eden) olduğunu da bilir. Tevekkül ve yakini de fazlalaşır. Lakin, bazan Allah’ın izniyle kerametlerine şuuru olur, bazan olmaz. Evla ve eslemi de bu kısımdır.

İstidraç ise, gaflet içinde iken eşya-yı gaybiyenin inkişafından ve garip fiilleri izhar etmekten ibarettir. Fakat, bu istidraç sahibi, nefsine istinad ve iktidarına isnad etmekle enaniyeti, gururu öyle fazlalaşır ki,Bu servet, bilgim sayesinde bana verilmiştir."( Kasas Süresi, 28:78.) okumaya başlar.
Lakin o inkişaf, tasfiye-i nefis ve tenevvür-ü kalb neticesi olduğu takdirde, ehl-i istidraç ile ehl-i keramet arasında tabaka-i ülada fark yoktur. Tam manasıyla fenaya mazhar olanlar ise, onlara da Allah’ın izniyle eşya-yı gaybiye inkişaf eder. Ve onlar da, o eşyayı fena fillah olan havaslarıyla görürler. Bunun istidraçtan farkı pek zahirdir. Zira, zahire çıkan batınlarının nuraniyeti, mürailerin(iki yüzlü) zulümatıyla iltibas olmaz.
• • •

Meseleyi, bir keramet-i Gavsiye ile bitiriyorum:


Bir zaman, Hazret-i Gavs-ı Âzam (k.s.) Şeyh Geylânî’nin terbiyesinde, nazdar ve ihtiyare bir hanımın birtek evlâdı bulunuyormuş. O muhterem ihtiyare, gitmiş oğlunun hücresine, bakıyor ki, oğlu bir parça kuru ve siyah ekmek yiyor. O riyazattan zaafiyetiyle, validesinin şefkatini celb etmiş. Ona acımış. Sonra Hazret-i Gavs’ın yanına şekvâ için gitmiş. Bakmış ki, Hazret-i Gavs, kızartılmış bir tavuk yiyor. Nazdarlığından demiş:
"Yâ Üstad! Benim oğlum açlıktan ölüyor; sen tavuk yersin!"
Hazret-i Gavs tavuğa demiş: "Kum biiznillâh!" O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını, mutemet ve mevsuk çok zatlardan, Hazret-i Gavs gibi kerâmât-ı harikaya mazhariyeti dünyaca meşhur bir zâtın bir kerameti olarak, mânevî tevatürle nakledilmiş. Hazret-i Gavs demiş: "Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelirse, o zaman o da tavuk yesin."

İşte, Hazret-i Gavs’ın bu emrinin mânâsı şudur ki: Ne vakit senin oğlun da ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olsa ve lezzeti şükür için istese, o vakit leziz şeyleri yiyebilir.(Risale-i Nurdan)
_____________________________________________________________________
Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde,gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecektir.

Sagol Görmeden_Seven gardaşım Senden de Allah(c.c.) razı olsun.. Yolcu kardeşim Seninde katkılarından dolayı Allah(c.c.) razı olsun..

------------------------------------------------------------
" Ruhunu Kaybeden Cihanı Kazansa Ne Çıkar!!! "

goksultan kardeşim Allah razi olsun çok güzel konuyu paylaşmışsınızki ben acizinde bu konuda denizden katre misali bir katkım olsun için o yüce veli niğmetimiz hidayet rehberlerimizden imma-ı rabbani hazretleride bu konuda

İmam-ı Rabbani Hazretleri.İrşad için gönderdiği halifesinden gelen haberde:
Burada bir müstedric var:Havada uçar,suda yürür, bir anda bir şehirden bir şehire varır.
Halk peşinde diyordu.
Cevap verdiler:

Havada uçmakmarifet ve kerametse pis sinekler-karga,ve çaylaklar da uçuyor.Suda yürümek kerametse pis kablumbağalar,yılan ve çıyanlar hem dibinde hem yüzünde yürür.Bir şehirden bir şehire gitmek kerametse ,iblis ve ifritler de bir anda doğudan batıya giderler.Böyle şeylerin hükmü yoktur.Hkiki keramet efrad-ı ümmetin kalbinde nuru imanı tutuşturmaktır".





--------------------------------------------------------------------------------------------------

http://www.nurulizah.com

Paylaşımlarınız için teşekkürler;Gök Sultan,Görmeden sevmek,Yolcu ve Ecyad kardeşler.
************************************************************************
"Evlatlarım! Kerametin hayranı olmayınız."
"En büyük keramet insanlara hak yolu telkin etmektir."

Allah razi olsun kardeşim sizlerden

Ellerinize sağlık kardeşlerim Allah razi olsun paylaşımlarınızdan dolayı


Tasavvuf

MollaCami.Com