Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Dişlerim avucuma döküldü.

İstanbul'da Koca Mustafa Paşa câmiinde vâiz ve Sünbül Efendi seccâdesinde halife olan Şeyh Hasan (Rahmetullahi Aleyh) anlatıyor: Arabistan'da seyâhat ederken Şeyh Hasan-ı Basrî'nin mübarek kabrini ziyaret etmek niyyetiyle Basra'ya vardım. Hacı Ahmed adında bir müslümanın evinde bir kaç gün misâfir kaldım. Berâber konuşurken şunu anlattı:
- Şehrimizde Yahyâ adında bir imâm vardı. İlim ve söz sahibi fakat Râfızî itikadında idi. Sık sık Hazreti Ebû Bekir, Ömer, Osman (Radiyallahu anhu) hakkında yakışmayan sözlerde bulunurdu. Yalnız, gelen vâlilerle iyi geçindiği için, hiç kimse de ona bir şey yapamazdı. Hatta bir gün beni valiye, arkamda namaz kılmadığı için başkalarının kılmasına da mani oluyor, diye şikâyet etmiş. Vâli beni çağırdı:
- Niçin imâma uymuyorsun? diye sordu.
- Onun hâlini bildiğim için uymuyorum, dememi istiyordu. Beni azarlayarak:
- O imâma muhakkak uyacaksın. Yoksa sen bilirsin, hâlin perişan olur, dedi. Ben de:
- Efendim! Göz göre göre insan kendini ateşe atar mı? Onun hâlini bildikten sonra, siz bilirsiniz başımı kesseniz, yine ona uymam dedim. Dışarı çıktım. Bir kaç gün sonra İmâm Yahyâ'yı çarşıda gördüm:
- Müslümanlar! Yanıma gelin, diye bağırıyordu. Acele ile yanına gittik. Avucu diş ile doluydu.
- Ne oldu? diye sorduk.
- Bunlar ağzımdaki dişlerimdir. Gece rüyamda şöyle gördüm. Kıyâmet kopmuş, ölecek derecede susamıştım. Mahşer yerine giderken bir havuz gördüm. Havuzun kenarında nûr yüzlü bir ihtiyar duruyor. Gelip geçene su veriyor. Yanına vardım. Sen kimsin? diye sordum. Ben Ebû Bekir Sıddîkım, dedi. Seni dünyâda iken sevmezdim, suyunu içmem dedim. Havuzun bir tarafından dolaştım. Uzun boylu heybetli birini gördüm. O da gelenlere su veriyordu. Sen kimsin? diye sordum. Ben Ömerü'l-Fâruk'um, dedi. Seni dünyada sevmezdim. Şimdi de suyunu içmem, dedim. Havuzun öbür tarafına gittim. Halîm, selîm bir ihtiyar gördüm. Mübarek yüzünden etrafa nur saçıyordu. Gelene, gidene su veriyordu. Kim olduğunu sordum. Ben Osman-ı Zinnûreyn'im, dedi. Seni dünyâda sevmezdim, suyundan da içmiyeceğim, dedim. Havuzun öbür köşesine gittim. İri yapılı, orta boylu, uzun sakallı, cesaretli ve heybetli bir zât gördüm. O da su dağıtıyordu. Kim olduğunu sordum. Ben Aliyyü'l-Mürtezâ'yım, dedi. Hemen mübarek ayaklarına kapandım. Çok susamıştım, bana bir bardak su ihsan et, dedim. Yukarda benim kardeşlerime rastlamadın mı? buyurdu. Rastladım, fakat onları sevmediğim için sularını da içmedim. Seni çok seviyorum, suyundan içmek istiyorum deyince, Hazreti Ali yüzüme bir tokat vurdu. O acı ile uyandım. Dişlerim avucuma döküldü.
Ey Müslümanlar! Şimdiye kadar bozuk yolda idim. Allahu Teâlâ'ya hamd olsun ki, bana doğru yolu gösterdi. Dört büyük halîfenin sevgisini kalbime yerleştirdi, dedi.
Rübâ'i:
Her ne kadar rüyada, bütün dişleri düştü,
O dişler sebebiyle, saâdete kavuştu,
Zebâniler ateşi, ona hazırlar iken,
İhsânı bol Allah'ın rahmetine kavuştu.

Sağlam itikad nasip etsin mevla

Eline sağlık ecyad kardeş.Allah bizleri doğru yoldan ayırmasın.

Gerçekten çok güzel bi konuya temas edilmiş

İlk defa okudum bu konuyu gerçekten ibretlik bir olay. Bunları şimdiki cinslere anlatmak lazım. Allah (c.c.) razı olsun Ecyad kardeşim.


------------------------------------------------------------
"O erler ki;gönül fezasındalar,
Toprakta sürünme ezasındalar.
Ne cennet tasası ve ne cehennem;
Sadece Allah'ın rızasındalar.. "

ibret verici bir olay herkesin okuması vede anlatması lazım,

ibret verici bir olay herkesin okuması vede anlatması lazım,

işte tek kelime dahi söylememek gerk dünyada iken ceza böyle olursa ya ahirette :((


Hikayeler ve Kissalar

MollaCami.Com