Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Dost kapis

Dost kapisi…

En sikintili günümüzde hiç çekinmeden ulasilabilecek bir dostun varliginin huzurunu tanimlaya bilecek cümle, ya da cümleler var mi bilmiyorum. Yürekten bakacagi ve bakacak bir çift göz, tutacagi vefali eller..? Dostluk için mekân ve mevki nedir ki? Mekân, çocukluktan kalan bir köy, bir mahalle, ya da yilar sonra kurgusu yapilan hiç bilinmedik hayali bir yer olabilir. Mevki ise hiç önemli bile olmali dostluklarda. Önemli olan varilan kapida kapi kulu nöbeti tutmamis olmaktir. Buyur edilmektir; suskun ve genis yüreklilikle. Bir sicak bakistir arzu edilen; bir ilik soluk esliginde.

Hayat suyu agir ve derin akar. Su agirlastikça onu tasiyacak dere yatagi da agirlasir. Kiyilar agir akarin geceye rengini veren saçlarini oksarken, onun ürkek sakinliginde kararsiz kalirlar çok defa. Bazen de kocaman bir dere yataginda minnacik bir su akar, ama akan sudur iste. Bu, büyük bosluklar içinde oldugumuzda bir dostun küçük bir selaminin esenligi kadar muteberdir. Iste o zaman tüm sikintilar savrulur en büyük dagin en yüksek dorugunda.

Dost, koca bir dag misali gibi… Onun yamacinda dünyanin en huzurlu insani olarak en derin uykuya dalmak. Yesili tebessüm kabul eden vadiler gibi, güleç bir yüzün karsisinda konaklamak… Sonra kesif amaçli yürümek dagin her yamacinda... Izler bulmak geçmisin acilarina ait ve onlari mutlulukla degistirmek. Her dagin her büklümünde dostluk adina yeni bir seyler bulmak.

Bir dosta siginmak! Unuttuklarini hatirlatan, özlemlerini yasatan, heyecanlarini dindiren… Baktigi gözlerin derinliginde kendini gören, duydugu sesin tinisinda sesini taniyan, bundan da öte yüregi ve ruhundan da emin olunan. En onulmaz zamanda “sana geliyorum” denildigin de, niçin ve neden sormaksizin “gel” diye bilen seslerin sahibine ya da sahiplerine siginmak. Sanirim dünyada en emin siginak, o dostlarin sicakligidir.

Dostun kimligi önemli olmali asla. Irki, kariyeri, cinsiyeti ve memleketi de… O sadece “insan” olmali, insan! Onun yoklugu baba ocaginin yoklugu gibi hissedile bilmeli. Dostluk, sadece kitaplarda yazildigi kadar olmamali. Öyle olmali ki, hiçbir kalem hiçbir deftere bunu yazabilecek cesareti gösterememeli. Ancak karsilikli bakislardan anlasilmali dostlugun derecesi ve bu derece yüreklere islenmeli ilmek ilmek.. Dostluk, mizaç örtüsmeleriyle baslayan ve üst üste tepe dogrultusunda rastlasmis atmalar gibi yüksek pikler olusturur gönül düzleminde. Buna ket vurmaya çalismak ruha onulmaz aci, yürege de bir zulümdür.

Hepimizin çocuklugumuza yön veren simalar ve olaylar vardir. Belki de onlar, o yasta en derin etkisinde kaldigimiz ve farkinda olmadan bir ömür tasidiklarimizdir. Dostluklarda böyledir. Bir farkla ki, kimi tasidigini bilirsin; ama tasinan çogu defa habersiz kalir bu yürüyüsten. Nasil ki çocukluk çagimizda sirtimizda tasidiklarimizi unutamiyorsak sonraki kazanilmisliklari da asla unutmaliyiz, dostluk adina. Kalici olmasi için; yapilan iyilik hatirlanmayip, bize yapilan beklemedigimiz bir davranis varsa o da unutulacak. Zira dostluklar unutmak için degil, yasatmak için bir kazanimdir.

Dostluklarda bazen bilmek ve bilinmek yeterli olabilmeli. Onun varligindan haberdar olmak, sesinden onun nasillarini anlamak, hatta cümlelerinden onu analiz edebilmek. Olmaz ama varsayalim ki dostumuzu kirdik. Ona daima gidebilmeli sartlar ne olursa olsun. Pismanlik ve gururun esiri olunmamali. Hani bir hüzzam sarki da söylendigi gibi: “pisman olup ta bir gün dönersen geri / gönül kapim açiktir çalmadan gir içeri”, misralarinda oldugu gibi olunmali. Bilinmeli ki; kapisi çalinmadan girilen dostluklari korumanin bedeli agir olsa da, bu tarz dostluklar hayatimizda mutlaka ama mutlaka olmali.

Pek çogumuz yasantimizin muayyen zamanlarinda degisik dostluklar ediniriz. Ya da öyle saniriz. Konumumuz geregi çok yogun bir çevremiz olur, seçmekte zorlaniriz çogu zaman. Bazilarimiz bitsin ister bu yogunluk, bazilarimiz ise bunlari dost sanarak devamini talep eder hep. Her sey gibi yogunluk da gün gelir biter. Yani sel gider kum kalir. Kalanlar dost, gidenler yüzeysel arkadasliklardi r. Hayat akan bir su ise; zamanla degisik vadilerden akmamiz da mümkün. Her kiyi bu akardan ihtiyaci kadar su alir. Bazen de taslara çarparak aktigimiz olur.

Her çarpmanin etkisiyle parçalanir, zit yönde ivme kazaniriz. Sesimizden birileri mutlu olurken, biz için için aglariz. Bu tarz etkilesimleri yok sayamaz, küçümseyemez ve unutamayiz da… Zira bu çarpmalar kalici deformasyonlar olusturarak, için için erimemize yol açar. Þayet yürek dagarciklari dar ise; ulastigimizda hiçbir sey bekledigimiz gibi de olmaz. Bazen havuzu dolduramaya biliriz. Iste o zaman ahde vafasiz olarak anilirsa adimiz, gözyasimizi sadece içimize akitiriz. Ama asla arka plan yapmayiz, iletisimimiz ihtiyaca matuf da olamaz zaten. Aksi durum sevgisiz, özlemsiz ve bütün bütün dostsuz bir hayata iter bizi.

Yitirilen dostluklarda vardir. Kazanilir mi bilmiyorum. Kazanilsa da, kazanilamasa da orada bir dostane paylasimin oldugu hatirlandikça yüreklerde ilik bir akis hissedilir hep. Her hatira ayri bir huzur verir insana. “Tez geçse de her sevgide bin hatira vardir..”, sarki sözünde oldugu gibi, dostluklarda da bin bir hatira vardir. Dostlarimizdan uzaklasip, her türlü iletisime kapatsak kendimizi, yapacagimiz tek sey içimizdeki dostlarimizla konusmak olacaktir sadece. Bu yokluk uzun yillar sürse ve bir dostun karsisina çiksak aniden; eminim ki, sohbet, daha dün berabermisiz gibi kaldigi yerden devam eder.

Cünkü paylasimlar dostça olunca zaman mefhumu bir anlamda çok etkin olmaz. Bizi kusatan dostluklarin yakiciligidir sadece. Üzerimizde biriken yillarin tozu bir dost bakisin sicakliginda erir. Belki de her birimiz yoklugumuzda birbirimizin gönlüne diktigimiz çinarlara umarsizca yaslanacagiz. O gönülde bu çinarlardan baska kaç çinarin oldugunu da görebilecegiz belki. Dostumun dostu dostumdur; ilkesi geregi yeni dostlar kazanacagiz sessizce. Iste o zaman kendimizi daha emin hissedecegiz bir dostun hilal gibi açmis kucaginda.

Sikintilarini bir parkin kalabaliginda gizlemeye çalisan insanlari gördükçe, dostlarimin varligindan onur duymaktayim hep. Bu bir sans midir, bir nimet mi? Ama sükür demem gerek her zaman mutlaka, onun da farkindayim. Her bir dost ziyaretine gidisinde, ya da dönüsünde içimdeki özlemin sonlanmadigina bilakis arttigini yasarim. Yaninda özlenecek dostlari olunca insanin, ne bahtiyardir o. Onunla söylesirken, onla yazisirken adeta huzurun göbeginde raks eder ruhum. Kisi bir yere ait olmanin huzurunu içinde hissedebildi mi, ne mutluktur o.

Daraldiginda kapisini çalacagi dostlar için hayatini ortaya koyabilmeli insan. Dost kazanmanin kolay, dost kalmanin zor oldugu günümüzde hedef, kalici dostluklar için bitmeyen çaba olmali.

22.05.2007

Dr.Hamza Yasar OCAK

Selam Sevgi ve Dua ile


Hikayeler ve Kissalar

MollaCami.Com