Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Futuhu'l Gayb ve Ömer Öngüt

Peygamber Efendimiz ilim iki dir Beden ve din bilgisi Yani ilimler icinde en luzumlusu ruhu koruyan din bilgisi ve bedeni koruyan saglik bilgisidir buyurarak herseyden once ruhun ve bedenin zindeligine calismak gerektigini emretti. Ayrica

Hakiki bir muslumen herseyden once tam ve mukemmel bir insandir Guler yuzlu tatli dili dogru sozludur son derece alcak gonulludur kendisine basvuran herkesi dinler ve elinden gelen yardimi yapar.

Musluman vakurdur kibardirAilesini ve vatan ini sever Peygamber efendimiz VATAN SEVGISI IMANDAN dir. buyurdugu icin vatana saldiranlara karsi gereken vazifesini yapar Dinine ana babasina hocasina amirine karsi saygilidir luzumsuz seyler ile ugrasmaz ancak faydali seyler ile mesgul olur kumar ve diger faydasiz oyunlar ile mesgul olmaz vaktini bos gecirmez.

RESUL SARICA
America

Takriben 1.5 sene kadar önce tartışması açılan ( şu linki kontrol edebilirsiniz http://www.misakonline.com/forum/viewforum.php?f=41 )ve benim de öncesinde adlarını bile duymadığım bir fırka hakkında bir duyurum olacak.Herşeyin gösterileceği bu duyurudan sonra inşallah bu gereksiz fırka ile ilgili bu mesele benim açımdan bir daha açılmamak üzere kapanacak.

Ama duyurudan önce... Bir iddia vardı Öngüt ile ilgili:
*************

"Bu adama şeyhlik verilmedi.Şeyhinin ölümünden sonra 3-5 kişi bu adamı şeyh ilan etti.Turgut özal da bu adama,şu an üzerinde oturduğu iki apartmanı vakıf binası olarak yaptı onlara verdi.

Turgut özal o binaların masrafını cebinden karşıladıysa,ne kadar cömertmiş.yok eğer devletin filan fonundan karşıladıysa,tüyü bitmemiş yetimin malının.hakkının üzerinde otuyor demektir."


************
Bunun üzerine demiştik ki eğer bu da doğru çıkarsa vay halinize...

İddia sahibine Ömer ve tayfasının zamanında Özal/Anap ile siyasi, parasal bağlantıları olduğu hususunda benim de birşeyler duyduğumu fakat elinde bu iddialar ile ilgili somut birşeyler varsa aktarma imkanı olup olmadığı hususunda mail attım. Hali ile el altından alınan yardımları ispatlamak pek öyle kolay birşey değil. Kendisi bana mail ile şunu yazmış:

**********

"Bismillahirrahmanirrahiym. s.aleyküm ve rahmetullah

Ey müslüman,bilmiş ol ki bir insana yapmadığı bir şeyi söylemek iftira ve büyük günahtır.Biz burada her ne yazmışsak inşallah doğru bilgilerdir.
O devirde sn turgut özal,oy toplamak için böyle birçok cemaate vakıf binası yaptı.Bu adam daha önce ayakkabı tamirciliği yapardı,sonra halı satmaya başladı .ben bunları bizzat kendim biliyorum.özal iş başına geçince,böyle cemaatlere vakıf binası yaptı oy toplamak için.Bunlara yaptığı bina,her biri 6 katlı yanyana 2 apartmandır.ve o vakıf binasını onlara Turgut özal ın yaptırdığını kendileri söylüyor,vakıf yöneticileri söylüyor,ben değil veya başkası değil...Ayakkabı tamirciliği yapan bir insan bir anda nasıl trilyonluk 2 aparman dikebilir,bunu da düşünün..Daha da tereddütünüz varsa,
onlara diyin ki "Bu binaları size turgut özal yaptırmamışsa,kendiniz yaptırmışsanız eğer,böyle olduğuna dair,Allah adına yemin edip kurana el basın"diyin bakalım bunu yapabilecekler mi?.

Ancak mesele bu değil,siz orada konuyu anlamamışsınız sanırım.Benim kimsenin parasıyla malıyla işim yok.Konu particilik yapıp,Erbakan gibi bir takım cemaatlere"bunlar dinsiz" şeklinde yazılar yazmalarıdır..Ve diğer birçok doğru yolda giden cemaatlari küçük görüp,haksız yazılar yazmalarıdır.Mesela mahmut efendinin cemaati şöyle kötü böyle kötü derler.Benim hiçbir partiyle ,tarikatle,cemaatle uzaktan yakından
zerre kadar ilgim yok,kimseyi savunmuyorum ama haksızlığa da tahammülüm yok.

Yani ben o yazımda demek istedim ki "bunlar particilik yapıyor,diğer bazı cemaatlere haksızlık ediyor ,sebebi de özaldan vakıf binası olarak aldıkları 2 apartman dır"

İnşallah anlaşılmıştır.selam ve dua ile "

********************

Bunun dışında; baştan sona yalan ve ucuz demogoji içeren tekfirlerin ne oldugunu yazmış ve hatta bunların içinde bu şahsın Kemal Kaçarı tekfir edicem derken ettiği tekfirin ucunun Peygamber Efendimize kadar ulaştığını ha keza Erbakanı tekfir için yazdıkları şeylerin mizah yazılarına malzeme olabilecek seviyesizlikte oldugunu da özellikle belirtmiştik.

Bu tekfirlere bakıldığında:
- Kemal Kaçar'ın Peygamber Efendimizin "Darul Harpte Faiz alınabilir" sözünü alıntılamasını: "Faizi helal etti. Faizle ilgili ayetleri red edip kafir oldu" gibi Efendimiz sanki o ayetleri bilmiyormuş da o sözü söylemiş gibi yada
İmam Azam ve İmam Muhammed bilmiyormuş da fetvasını vermiş gibi söylenmesi dediğimiz gibi Efendimiz ve İmameyni tekfirdir.

*****************

İmam Azam ve İmam Muhammed ‘e göre küfür diyarında yaşayan bir müslümanın gayr-i müslimden faiz almasında bir sakınca olmadığı hususu: “Daru’l-harpte müslüman ile gayri Müslim arasında faiz olmaz hadisi şerifine dayanmaktadır. (Zeylai, Nasbu’r-raye, IV. 44; İbn Hümam, VII. 39)
http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=1378&keyword=faiz

***************
Peki niye böyle bir kepazeliğe imza atılmış. Bir de üstüne utanmadan "ben ayetleri söylüyorum onlar kafir oluyor" denmiş?

-Yada Erbakanı tekfire baktığımızda ise;

Erbakanı'ın siyasi bir konuşmasında "Alevileri kardeş olarak kucaklıyoruz" sözünü, "kâfirleri dost edinmeyin"Nisa:144 ayetine bağlayıp,( dolayısıyla alevileri toplu olarak kendi ifadesi ile "abdestsiz kafir" ilan edip), Erbakan'ın ayet red ettiğini(?)(şaka mı bu? Hayır bir insan kafirle dost olsa bile kafir olmaz günahkar olur ama kafir olmaz, o zaman her günaha gireni "ayet var ayeti red ediyor" denir; üstelik Erbakan, ömerin kendi tabiri ile "kafir"le dost da olmuyor) söyleyip, Erbakan'ın üzerine günah dahi(AllahuAlem) olmayan bir durumda kafir ilan etmeye kalkmış. Neden? Böyle rezilce kullanılan ayetlerin hakkı nasıl verilecek?

-Almanya'da faaliyet gösteren kaplancıları ise yukarıdaki gibi -saçma sapan dahi olsa- tek bir dini ifade göstermeden sadece vatan-millet-sakarya edebiyatı ile kafir etmiş. "Vatanı(?) bölüyorlar(?) kafir oluyorlar" demiş. Peki Neden?

Süleymancıları tekfir etmelerinin nedeni şudur:
Süleymancı tayfa DYP'liydi. Kemal Kaçarın DYP ile çok ciddi bağlantıları vardır. Ve Süleymancılar toplu halde DYP'nin oy deposuydu. DYP'liler ile Anap'lıların siyasi kavgalarını din kavgası haline dönüştürmesi. Bakılıyor süleymancılar toplu halde DYP'yi destekliyor. Anaplılar karşı hamle ile bunların eski defterlerini karıştırıp yıllar önce yapılmış röportaj üzerinden biranda hücum etmişler. Faiz maiz hikaye.

Kaplancıları tekfir etmeleri ise:
Kaplancılar faaliyetlerini yüksek sesle yapmaya başlamaları 1997 yılı civarıdır. Bu yılda iktidarda Anap, Başbakanlık koltuğunda ise Mesut Yılmaz vardır. Yani Kaplancılar Türkiye'de Hükümete yani Mesut Yılmaz'a problem çıkarmasın diye Hakikatçılar bunların faaliyetlerine karşı hemen harekete geçip bunları tekfir etmişler. (Bu Hakikatçılar tekfirin, kafir olmanın ne olduğunu bile bilmiyorlar.)
Şu ne kadar manidardır ve bütün olaylara ışık tutar:

***********************

Kendisini ziyaret edenler arasında ANAP eski milletvekili şimdiki DP Başkanı Korkut Özal da var. Askeriye'den bazıları gelip, ‘şimdiye kadar neredeydiniz; RP ile tarikatların içyüzünü böylesine ortaya çıkaran olmadı' diyorlarmış.’’
19 Aralık 1997,Cuma Hürriyet

************************

Erbakan meselesini konuşmaya bile gerek yok.


Birazcık olsun aklı ve muhakeme yeteneği olan birisi kitap diye çıkardıkları kağıt yığınlarına baktığında rezilliği görecektir. Peki Anap'la sorun yaşayanların kafir olduğuna nasıl inandırılacak insanlar? İşte binbir çeşit yalan ve tahrifatla ayetleri, hadisleri şahsı için kullanması, Hatem-ül Evliya olduğunu ve İslam Alimlerinin kitaplarında geçtiğini (zaten o kadar büyük bir çapsızlık ki din ile sadece "kendime hangi ayeti hangi hadisi yamayabilirim" diye ilgileniyor) iddia etmesi bu şekilde başlıyor. Şimdi asıl meselemize gelelim.

İnsanları fantastik, gizemli,esrarengiz hikayelerle kandırmak çok kolaydır. Aslında kanma değildir bu. İnsanın nefsinin aynı daha fazla para, yemek, karşı cins istemesi gibi bu meseleye de tutunmasıdır. Bu çok önemli: Kanma değildir. Çünkü şunu hiç bir zaman unutmayın hayatta başarısız olmuş insanların en büyük avuntusu kendilerini keşfedilmemiş hazine, "aslında önemli" bir insan sanmasıdır. Aynı zeki olduğunu sanmanın aptalların avuntusu olması gibi...

Tarih, yüzyıllardır uyanıkların çok çeşitli dinlerde, toplumlarda, kültürlerde insanoğlunun bu en zayıf noktasını kullanarak rant elde etmesinin örnekleri ile doludur. Sahte peygamberler, fantastik hikayeler, batıni tarikatler, kurtarıcılar(mehdiler), kısa yoldan cennet vaadleri...

İşte, çoğunlukla eğitim seviyeleri çok düşük insanlardan oluşan bu fırka da bunun bu günlerde görülen bir örneğini teşkil ediyor. Onların yöntemi ise İslam dünyasında bu güne kadar eşi benzeri görülmemiş derecede tahrifat ve yalanlarla, hic bir zaman tartışma konusu dahi olmamış Hatemul evliya konusunda, alimlerin ağzından yalan söyleyerek adres vermeye kalkmaları...

Daha önceden göstermiştik Salih Çift Hoca, Hakim et Tirmizinin Hatemul evliya kitabını Türkçeye çevirmiş ve içerisinde isim vererek Ömer Öngüt ve tayfasının hat safhada fahiş tahrifat ve kasıtlı çeviri hatası yaptığını yazmıştır. Bu ayıp bile yeter asılda ya neyse. İlgili sayfanın resmi aşağıdadır.
http://img403.imageshack.us/my.php?image=hatemhh2.jpg
Bu fırkanın ortaya sürdükleri adamın aynı bundan önce yüzlercesi gibi, "müjdelenmiş", "geleceği haber verilmiş", "özel ilim ve vazife" verilmiş bir insan olduğunu ve ona tabi olanların "makam" sahibi olacağı vaadleri hususunda söylenen yalanlarına kaynak göstermeye kalktıkları insanlar ise en başta Muhyiddini Arabi ve onun yolunu takip edenlerdir.

Gerçekten öyle midir sorusunun cevabını hepiniz tahmin ediyorsunuzdur ki tabiki de hayır.

Hatemul evliyalık nedir, İslam alimleri böyle birşeyi kabul etmişler midir, kabul edenler neyi kabul etmiş ve bunu vurgulamıştır gibi sorulardan önce bu tayfanın bu konuda söyledikleri yalanları 3 kısma ayırabiliriz:

1-) Hatemul evliyalık meselesi ile uzaktan yakından alakası olmayan, alimlerin genel itibari ile insan-ı kamil, mürşid-i kamil yazılarının başlıklarını değiştirip, çoğul ifadelerin çıkartılıp, "gelecek olan" Hatemul evliya diye aktarılması. Örnek olarak Bkz:Abdülkadir Geylani Fütûhü’l-Gayb 33.makale, İmam-ı Rabbani 260 261 317. mektupları...

2-) Hz. Ömer ile ilgili kıssaların "gelecek olan" Hatemul evliya şeklinde aktarılması.("Ömer" ismi tutuyor ya) Örnek olarak Bkz: Mesnevî, c. 5 s. 156 - 2655. beyit.

3-) Muhyiddini Arabinin ve yolunu takip edenlerin bizzat Arabi için söylediklerini değiştirip tekrardan, "gelecek olan hatemul evliya" diye tahrif edilmesi.

İşte bizim bu konumuzdaki duyurumuz da bu son şık ile ilgili.

6 ayda bir yayınlanan akademik TASAVVUF DERGİSİ İbnü'l-Arabî Özel Sayısı çıkarmıştır. http://www.tasavvufdergisi.net/?no=32&bolum=dergi Bu linkten tüm yazıları pdf formatında indrip okuyabilirsiniz.(Önce üye olmanız gerekmekte)

İbn-i Arabi ile ilgili hemen hemen her konunun bulunabileceği dört dörtlük bir çalışma olmuş.

Bizim konumuzu yani Hatemlik meselesini Mustafa Çakmaklıoğlu Hoca "İbnü’l-Arabî’nin Nübüvvet-Velayet Hakkındaki Görüşleri ve İbn Teymiyye’nin Bu Husustaki Eleştirileri", ss. 213-255 isimli yazısında en ince detayına kadar Arabi'nin Futuhuat, Fusus, Ankau Magrib ve daha bir çok eserinden nakilller ile aktarmaktadır. Ankau MAgrib için şunu söyleyebiliriz ki İslam dünyasında daha da bugüne kadar bu kadar tahrif edilmiş, içeriği değiştirilmiş başka da bir kitap bulamazsınız...

Yazıda önce Muhyiddini Arabiyi eleştirenlerin hatta tekfir edenlerin iddiaları inceleniyor ve gerçekten İslam alimlerinin çoğunlukla mesafeli durdukları Muhyiddini Arabinin hatemul evliyalık makamındaki belirsizlikleri kaldırıyor. Bu konu ile ilgilenmiyorsanız dahi mutlaka duymuşsuzudur velilerin nebilerden ustun olup olmama tartışmasını. Hatta Arabi'nin sözlerini bu şekilde anlayıp onun bunu iddia ettiğini söyleyip tekfir edenler bile vardır. İşin ilginci hakikaten Arabi'nin bir yerde buna delil olabilecek cinsten şeyler söylediğini de göreceksiniz.

Çakmaklıoğlu Hocanın yazısında bu konu ile alakalı bir iki noktayı alıntılarsak:

*****************

"İbnü’l-Arabî, nebî ve resullerin velâyetini kapsayan umûmî hâtem’in Hz. İsâ olduğunu açıkça beyan ederken bu umûmî hatem’den daha aşağı bir mertebede gördüğü husûsî, Muhammedî hâtem’in kimliğine dair bazen kapalı bir şekilde işârette bulunsa153 da, Fütûhât ve Dîvân’da husûsî hatmü’l-velâyenin bizzat kendisi olduğunu açıkça ifade eder.154

153 Mesela bk. İbnü’l-Arabî, Fütûhât ( thk.), c. III, s. 177; ( byr.), c. III, s. 75. Buradaki ifadelerinde İbnü’l-Arabî, husûsî hatm’in kimliğini açıkça beyân etmek yerine, ‚bizim zamanımızda doğ-muştur, onu gördüm, onunla karşılaştım ve ondaki hatmiyyet âlâmetini gördüm... Arap’lardandır, onların da nesep ve cömertlik bakımından en şereflilerindendir.‛ gibi ifadeler kullanmaktadır.

154 Meselâ İbnü’l-Arabi, Fütûhât’ın 43. bâbının başındaki şiirinde bu durumu şu şekilde açıkça ifade eder: ‚Şüphesiz ben Hâşimî’nin ve Mesih’in vârisi olarak hâtem-i evliyayım.‛ bk. İbnü’l-Arabî, Fütûhât ( thk.), c. IV, s. 71. Yine Divân’ında da hâtem oluşunu kesin bir dille şu şekilde ifade eder: ‚Enbiya’nın hâtemi Hz. Muhammed (s.)’le ortaya çıktığı gibi ben de evliyanın hâtemiyim. Umûmî velayetin değil husûsî velayetin hâtemiyim, zîrâ umûmî velayette hâtem Hz. İsâ’dır.‛ Bk. İbnü’l-Arabî, Dîvân, s. 227, 257, 294. Görüldüğü gibi İbnü’l-Arabî, Fütûhât’ında ve Divan’ında hatmü’l-velâye konusunda açık bilgiler vermiştir. İbnü’l-Arabî’nin bu husustaki diğer bazı eserlerinde geçen ifadeleri ise Fütûhat’a göre daha kapalı ve muğlaktır; hâtemü’l-evliya’nın kim olduğu açıkça beyan edilmeden bu kavram, daha genel ve muğlak ifadeler içerisinde kullanı-lır. Meselâ bk. İbnü’l-Arabî, Kitâbü’t-Tecelliyât, (Resail), s. 409; Ankâu Mugrib, s. 28, s. 62, 80, 92, 93; Fusûs, s. 62."


(...)

"Muhammed(s) ümmetinin en hayırlısı olarak hatmu’l-velâye’nin Hz. Ebubekir’den üstünlüğü meselesine gelince ki; İbn Teymiyye, ne kadar ulvî makamlarda bulunursa bulunsun hiçbir velînin Hz. Ebubekir’den üstün görülemeyeceği gerekçesiyle Hakîm Tirmizî’yi ve İbnü’l-Arabî’yi tenkit ediyordu. Fütûhât’ın ilgili pasajlarında İbnü’l-Arabî, Hakîm Tirmizî’nin konu hakkındaki görüşlerine referansta bulunarak Hz. İsâ’nın şahsında temsil edilen umûmî hatmu’l-velâyenin Hz. Ebubekir’den daha faziletli olduğunu söyler. Her ne kadar ahir zamanda bu ümmet içerisinde velilik vasfıyla zuhur etse de onun ayrıca nebî ve resul oluşuna dikkat çeker ve bu yönüyle ümmetin en hayırlısı olarak Hz. Ebubekir’den daha faziletli olacağını vurgular. Yoksa İbnü’l-Arabî, umûmî hatmu’l-velâyeden daha aşağı bir mertebede gördüğü husûsî hatmu’l-velâye’nin Hz. Ebubekir’den daha faziletli olduğunu iddia etmez.161
161 Bk. İbnü’l-Arabî, Fütûhât (byr.), c. I, s. 281. Bu hususta ayrıca bk. İbnü’l-Arabî, Ankâu Muğrib, s. 28"

****************

Bu konun çok ayrıntılı nakil ve izahatını pdf dosyasından okuyabilirsiniz. Ayrıca İbn-i Arabi hakkında daha bir çok konuya da ulaşabilirsiniz http://www.tasavvufdergisi.net/ 21. sayıda.

Çakmaklıoğlu Hocanın yazısının yanısıra, aynı zamanda Muhyiddini Arabi'nin kitaplarına şerh koyanlar bunu açıkça belirterek yazarlar. Bunların en ünlülerinden Ahmed Avni Konuk Hoca şunu söyler Füsûs-ül Hikem'da ( Füsûs-ül Hikem'e http://www.sufizmveinsan.com/ adresinden ulaşabilirsiniz) :

***************

Binâenaleyh (nitekim) "gümüş kerpiç", tâbi' olduğu (bağlı olduğu) hâtem-i Enbiyâ’nın (son Peygamber’in, Hz. Muhammed’in) Nübüvvetine (Peygamberlik görevine) ve "altın kerpiç" dahi, hâtem-i Evliyâ (son Evliyâ) olup esrâr-ı İlâhiyye-yi Zâtiyye ile (Zât ile ilgili İlahî sırların) zuhûruna (meydana çıkmasına) işârettir. Ve Cenâb-ı Şeyh (r.a.) Mekke-i Mükerreme'de 599 senesinde böyle bir rü'yâ gördüğünü Fütûhât-ı Mekkiyye'de beyân buyururlar. (açıklarlar) Bu ihbâr-ı âlîlerine (yüce bildirilerine) nazaran (bakılırsa) kendilerinin hâtem-i Evliyâ (son Evliyâ) olduklarına şüphe yoktur.

ve

Nitekim, Hz. Şeyh-i Ekber'in velâyetinden iki yüz sene evvel gelen Şeyh Ebû Abdullah Muhammed b. Ali el-Hakîm Tirmizî (k.s.) birtakım suâller irâd edip (sormuşlar) "Onların cevâbını hâtem-i evliyâ (son evliya) , ya'nî evliyâ-yı vakt (zamanın evliyası) verecektir" buyurmuş ve Hz. Şeyh, onların cevaplarını Fütûhât-ı Mekkiyye'nin dört yüz kırk dördüncü bâbında (bölümünde) vermişlerdir. Suâlin birisi dahi "Hak mülkün melikidir" (sahibidir) kelâmı idi.

******************

Yani bu mesele ile ilgilenen özellikle Arabi'nin takipçileri bu meseleyi ele alırken her zaman "Hatemul evliya Muhyiddini Arabi" derler ve hiçbir zamn için gayb avcılığı, falcılık, gelecekten haber verme işişne bulaşmamışlardır. Bunların ne kadar yanlış olduğunu ve İslam'ın bu tip hikayelere hiç hoş bakmayacağını ve itibar edilmeyeceğini herkesten daha iyi bilirler. Hakikatte çıkan yazılardaki kaynak diye gösterilen yerleri orjinal kaynaklarından kontrol ederseniz nasıl değiştirilmiş ve tahrif edilmiş olduklarını çok rahatlıkla müşahede edebilirsiniz.

Cahilin cesareti çok yaman olur ve bu cesaretin cahile yaptıramayacağı şey de yoktur. İslama hizmet etmiş bir çok insana sataşan, hakaret eden kendi akıl seviyelerine bakmadan akıl vermeye, kıt bilgileri ile tekfire kalkışmaları tam anlamıyla bunun bir yansımasıdır. Hatta o kadar ki kendini hakikaten Hatemul Evliya sanan ve hatta Hz. Ebubekir'in bile kendine tabi olduğunu sancak kadar vahim durumdaki Ömer Öngüt bu gazla yeryüzünde bir ilki gerçekleştirmiş ve arapça bilmeden meal yazmaya cüret edebilmiş tek insandır; evet, yanlış okumadınız mealden meal yazmıştır ve bunu da yayımlamışlardır. Bu kadar fıkıh'tan usulden bi haber insanlar.

İşte bu mesele de böyle. Eğitim seviyeleri düşük bir grubun ve aynı şekilde başlarındakinin, binbir çeşit yalan ve düzmece yazılarla gaza getirilmesi.... Unutmamalı ki cahil cesaretinin yaptıramayacağı şey yoktur. ( Aslına bu tip bir durumun tartışma seviyesini merak ediyorsanız şu konuyu da tavsiye ederim : http://www.misakonline.com/forum/viewtopic.php?f=7&t=8852 )

Kendisini; iki lafından biri "Devlet ittifaktan doğar, devletsizlik ise nifaktan" ve hatta kitaplarında "Biz yalnız seninle değil, din-i mübinimizi zayıf düşürmek isteyen, devletimizi bozmak, vatanımızı parçalamak isteyen her bölücüye harp ilân etmişizdir." yada "devleti, milleti paramparça yapacağını şimdiden haber veriyor. Makam ve mevki hırsı için koca devleti yok etmeye çalışıyor ve böyle olmasını temenni ediyor" gibi devletçi cümlelerle tanıtması da zaten yeterli...

Tasavvuf Dergisinin İbn-i Arabi özel sayısını duyurmak için yazdığım bu mesaj ile birlikte zaten hakettiğinden çok fazla uzamış ve ne olduğu ayan beyan belli bu konu benim açımdan bir daha açılmamak üzere kapanmıştır...


serkanasm
25-Mayıs-2008

Hakîm Et- Tirmizî -Kudisse sirruh Hazretleri'nin beyani ise soyle:
"Onlarin yoluna karsi gelen, verecegi hesabin siddetinden tir tir titreyecektir"
"Onu engellemeye kalkisan kimse farkina bile varmadan helak olur."

Piri reis bey..
Bana sadece şu sorunun cevabını ver..
Abdulkadir ceylani hazretlerinin 33. mektubunda bahsettiği kişi kimdir.Yoksa haşa yalan mı konuşuyor.Gerçekten oysa bu vebalin altından nasıl kalkacaksın.

Ömer Öngüte hakaret ve küfür eden sizler.
Size bir soru soracağım; Ömer öngütün hangi beyanının ayet hadis ve sünnete ters olduğunu göstereceksiniz?
Ömer Öngüt kimin tkerine çomak sokmuşsa, o kişi bir ayete hadise sünnete muhalif hareket etmiş veya beyanda bulunmuştur ve Yaptığı yanlışın asıl islam olduğunu söylemiştir. Bu kişilerin yaptığı söylediği yanlışların hepsi o kişiler ile ilgili çıkan kitaplarında gerekli kaynaklarla verilmiştir.
Şimdi ben de size soruyorum, Ayete Hadise uymayan hangi beyaninı okudunuz veya gördünüz de karalıyorsunuz, bu kahramanı.
Dikkat edilirse, hep zan ve kulaktan dolma şeyler kullanılmış...
Şimdi bir cami imamı düşünün ve arkasında binlerce kişi namaz kılıyor. Ve siz bu imamı yakından tanıyorsunuz ve hatta size bizzat kendisi bazı sapık fikirlerini itiraf ediyor. Mesela şu ayet saçma, bu ayete inanmıyorum gibi.. Yani bu imamın aslında dinden çıktığına inkarlarından doılayı emin oluyorsunuz. Artık siz bu imamın cemaatini uyarmakla mükellef misiniz, değil misiniz? İşte Ömer Öngütte bu mükellefiyeti duyduğu için, ayan beyan, ayeti, sünneti inkar etmiş veya kafasına göre yorumlamış kişilerin durumunu , o kişilerin arkasından giden müslümanlara duyurmaya çalışıyor.

Ömer Öngüt hangi durumu ayet ve hadise uymuyor diyorsunuz? Buyrun aşağıda uymayan maddelerden bir kaçı:

- Fitne çıkarmakta
- Ayet ve hadisleri tamamen kendi ideolojik düşüncelerine göre tefsir etmekte.
- İnsanları kandırmakta
- Yalan söylemekte
- İmam Gazaliye, İmam Azam'a ya da diğer büyük islam alimlerin hükümlerine dil uzatıp eleştirmekte ve bu hükümleri günümüz cemaatleri vermiş gibi lanse etmekte.
- Cemaatcilik yapmakta, kendi cemaati dışındaki herkesi bir şekilde karalamakta. Fakat eleştirdiklerinin daha fazlasını kendisi yapmakta.

* * *

Ömer Öngüt, sizin düşündüğünüz gibi cami imamının eksiklerini cemaatine anlatma çabasında değil. Tam tersi camiye giren YAHUDİ misali, hem imamı dövmekte hem de yetişin imam camide yahudi dövüyor diye feryad etmekte..

* * *

Ömer Öngüt'ün yaptığı şey ne biliyor musunuz?

Bugün ATATÜRK'e koruma kanunu nedeni ile atatürk'e dil uzatamayıp sürekli ismet inönüyü yerden yere vuranlar gibi, Ehli sünnet velcemaat itikadının büyük islam alimlerine dil uzatamayıp, o alimlerin yolunda giden günümüz dini cemaatleri yerden yere vurmaktır. Ona bu görevi verenler önüne böyle bir strateji koymuşlar. O da üzerine düşen neyse HAKKI ile yapıyor işte :)

Okumuş ve bilgili olmayı cahillikten kurtulma diye vasıflandırıyorsanız hepiniz Amr bin Hişam-Veli bin Muğire olmuşsunuz demektir.İman çok bilgi sahibi olmak değil Allah tan gelen esas bilgiye teslim olmaktır.Muhterem Ömer Öngüt efendinin eserlerini kalbinizi açarak okursanız kendi cahilliğiniz net bir şekilde görürsünüz.Allahu teala hazretleri sizin gibi her devirdeki çok bilmiş olanlara okuma yazma bilmeyen,çobanlık yapan,marangozluk yapan,halkın zahirde itibarı az gördüğü ama yüksek ahlak sahibi peygamber ve veli kullarını gönderir.Ya teslim olup tabi olursun yada kibirlenip düşman olursun.Bu fırkayı ne kadar ön yargılı araştırdığınız yazılarınızdan belli oluyor.Bu fırkanın mensubları kuran-ı kerime ve sünneti seniyye ye sağlam bir kalble iman etmiştir.Haram lokmaya yememeye çok dikkat ederler,mecburi banka kartı haricinde banka ile işleri olmaz,siyasetle işleri olmaz,solculara ,alevilere,yahudi ve hristiyanlara,diğer mensublara ve dini bölmeye çalışan münafıklara açık açık kafir olduklarını söylerler.Dikkat!!Dini bölenlerle cihad ederler.Bugün sahayı dine çalışıyoruz diye banka kuranlar,kafirle dost olanlar(bu arada kafirle dost olmak kafir yapmaz günahkar yapar demişsiniz ,bakalım Alahu teala ne diyor ;" Ey iman edenler yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin.Onlar biribirlerinin dostudurlar.Sizden kim onları dost edinirse,o onlardandır.Şüphesiz ki Allah zalinler güruhunu hidayete erdirmez."Maide/51. sizin bu ayete imanınız yok mu?)sahte şeyhler,para toplayanlar heleli haram yapıp ,haramı heleal yapanlar.Ortalık bunlarla kaynıyor.Ahir ateşi yanmış gidiyor peygamber fendimiz s.a.v. kurtuluşun bu fırkada olduğunu haber veriyorlar; "Ümmetim benden sonra 73 fırkaya ayrılacak,bir fırka müstesna,diğerleri hep ateştedir.-Onlar kimdir ya Resulellah? Ben
im ve ahbaımın yolunda olanlardır.(Ebu Davud)" şimdi iyice bir kıyaslayın kimler Resulellah ve ashabının yolundadır....Selamü aleyküm ve rahmetullah

büyük münafık omar ANGUT..çok haindir..


Soru ve Cevap

MollaCami.Com