Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


KİME? NEDEN İTAAT? (1)

ARKADAŞLAR BU HAFTAKİ HUTBEDEN ALINTI OLARAK YAYINLIYORUM .....
ÇOK ETKİLENDİN BEN YAAA......

Muhterem Müslümanlar!

Hutbemiz, Allah ve Rasûlü ile emir sahiplerine itâat etmek hakkındadır.
İtâat; dinlemek, boyun eğmek, bir zâtın emrine göre seve seve hareket, Cenâb-ı Hakk’ın ahkâm-ı dîniyyesine riâyet manalarına gelir.

Yüce Mevlâmız Kur’ân-ı Kerîminde şöyle buyurmaktadır: “Ey îman edenler! Allâh-ü Teâlâ’ya itaat ediniz, Rasûle itâat ediniz ve siz (müminler)’den olan emir sahiplerine de itâat ediniz.” Bu âyet-i kerîme ile Cenâb-ı Hakk, kendisine, Rasûlüne ve emir sahiplerine itaat etmenin farz olduğunu beyan etmiştir. Ancak burada dikkat edilmesi icâbeden bir husus vardır ki, o da bu üç itâat arasında kuvvetli bir münâsebetin mevcut olduğudur. Şöyle ki;

1- Rasûle itâat olmadan Allâh’a itâat olmaz. Bu hususta Cenâb-ı Hakk: “Kim rasûle itâat ederse, muhakkak ki Allâh’a itaat etmiş olur.”, buyurmuşdur. İmâm-ı Rabbâni hazretleri Mektûbât-ı şerîfesinde bu âyet-i kerîmeyi zikrettikten sonra şöyle buyurur: “Cenâb-ı Hakk Rasûlüne gösterilecek itâati, bizzat kendisine itâat olarak kabûl etti. Böyle olunca Rasûlüne itâat etmeksizin, Hz. Allâh’a yapılan itâat, makbul bir itâat değildir.”

2- Rasûlüllah’a gösterilen itâat ne ise, Onun emirine gösterilen itâat de odur.

Âyet-i kerîmede Allah ve Rasülü hakkında:

“Allâh’a itâat ediniz, Rasûlüne itâat ediniz” diye itâat emri tekrar edildiği halde, emir sahipleri hakkında ayrıca buyrulmamıştır. Emir sahiplerine itaat, Rasûle atfen ve sırf itâat-i Rasûle tebean emrolunmuştur. Böyle olunca Allâh’ın Rasûlü hakkında olan mutlak itaat ne ise emir sahiplerine gösterilecek itâat de aynı kuvvettedir. Peygamber Efendimiz Hadîs-i Şeriflerinde şöyle buyururlar: “Kim bana itâat ederse, Allâh’a itâat etmiş olur. Kim de bana âsi olursa Allah’a âsi olmuş olur. Kim ki emîre itaat ederse bana itaat etmiş olur. Kim de emîre âsi olursa bana asi olmuş olur.”

Muhterem Mü’minler!

Bizler için her hususta numûne-i imtisal olan Peygamber Efendimiz ve onun güzîde eshâbının yaşadığı asırda, emîre itaat hususunda da, gözleri yaşartan, gönülleri coşturan ve her mümin için ölçü olabilecek bir çok hadise mevcuttur. Bunlardan sadece bir tanesini zikredeceğim:

Peygamber Efendimiz Vedâ Haccından sonra, içinde Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Sa’dü’bnü Ebi Vakkas, Hz. Ubeyde, Hz. Saidü’bnü Zeyd, Hz. Katade gibi sahâbe-i kirâmın ileri gelenlerinin de bulunduğu bir orduyu, şimal bölgesine göndermek üzere hazırlatmıştı. Peygamber Efendimiz, çıkardığı bu son orduya kumandan olarak, daha 19 yaşında olan Üsâme bin Zeyd’i tayin etmişti. Böyle gencecik birinin kumandan tayin edilmesi ileri geri konuşmalara sebep oldu. Bu hal Peygamber Efendimize ulaşınca minbere çıktı ve şöyle hitabetti:

“Üsâme’nin kumandanlığına dil uzatırsanız, daha önce babasının da kumandanlığına tâ’n etmiş olursunuz. Babası Zeyd, kumandanlığa lâyık olduğu gibi, oğlu da lâyıktır. Babası nasıl en sevdiğim ise Üsâme de en sevdiklerimdendir. Size lâzım olan benim tensîbim üzerine onun emrine bağlanmaktır. Çünkü o, sizin ehliyet ve iyilik sâhibi olanlarınızdandır.”
Ordu hazırlanınca, Peygamber Efendimiz hasta oldukları halde sancağı Üsâme hz.lerine bizzat kendisi verdiler. Rebîülevvel ayının 12. Pazartesi günü, ordu kuşluk vaktinde hareket etmek üzereydi ki, bu sırada Peygamber Efendimizin irtihal haberi geldi. Hz. Ebû Bekir (ra) halîfe seçilmesine kadar ordu hareket edemedi. Hz. Ebû Bekir (ra) orduyu tekrar hazırladı. Bazı müslümanlar, Üsâme’nin çok genç olduğunu ileri sürerek, değiştirilmesini istediler. Hz. Ebû Bekir (ra): “Ben onu nasıl değiştirebilirim, onu Allah Rasûlü tayin etti.”, diye cevap verince onlar da hemen isteklerinden vaz geçtiler.
Hz. Ebû Bekir, şehrin dışına çıkıp Hz. Üsâme’yi atına bindirdikten sonra, Hz. Üsâme atın üzerinde Hz. Ebû Bekir ise yaya olduğu halde yürümeye başladılar. Hz. Üsâme bundan müteessir olarak: “Ey müminlerin emîri! Ya sen de bin veya ben de yaya yürüyeyim.”, dedi. Hz. Ebû Bekir (ra) “Ben binmeyeceğim, sen de inmeyeceksin. Allah yolunda biraz benim de ayaklarım tozlansın.”, buyurdular. Belli bir yere gelince: “Allah selâmet versin. Git! Peygamber Efendimiz sana nasıl dediyse öylece yap. Başka türlü hareket etme.
Hz. Üsâme Peygamber Efendimizin emrini yerine getirip, bütün müşrikleri katletti. Birçok ganimet ele geçirdi. Bütün müslümanlar çok memnun oldular.

Muhterem Mü’minler!

“Kim itaatten dışarı çıkar ve cemaatten ayrılır ve bu hal üzere ölürse, câhiliyye ölümüyle ölür.” Hadîs-i şerîfinden İbn-ül Arabî hazretleri şu iki hükmü çıkarmışlardır: 1)Ümmet bir mes’elede icma’ ettikten sonra, arkadan gelenlerin aynı meselede yeni bir fikir ortaya atmaları câiz değildir. 2)Müslümanlar bir imam üzerine birleştikten sonra, onun üzerine arkadan niza ve ihtilaf çıkarmak helâl değildir.

Hutbemin başında okuduğum hadîs-i şerifte Peygamber Efendimiz(sav) buyuruyorlar ki: “Müslüman kişiye, hoşlandığı ve hoşlanmadığı her hususta (âmirlerini) dinlemesi ve itaat etmesi lazımdır. Masiyet ile emrolunmak müstesnâ. Eğer masiyet ile emrolunmuşsa dinlemekte yoktur, itaat etmek de.”



_______________________________________________________________
Hasan Arıkan, İslam Tarihi Siyeri Nebi s.336-339
Sahih-i Müslim c. 3 s.1376 H. No: 1848 (Kitabül İmare)
Hadis Ans. Kütüb-ü Sitte c.5 s.413-414 (İmam ve Emire İtaatin Vacip Oluşu)
Sahih-i Müslim c.3 s.1469 H.No: 1839 (Kitabül İmare

AHHHH KEŞKE İTAAT TE ERGİNLEŞSEK...


ADIGÜZEL

Allah razı olsun mevlamcümlemizi itaat eden kullarından eylesin..AMİN...

ALLAH ;cümlemizi kulluğuna,RASÜLÜLLAHIMIZIN,ümmetliğine,DOSTLARININ,evlatlığına,nail buyursun,AMİN
ALLAH RAZI OLSUN.


Fıkıh & ilmihal

MollaCami.Com