Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


HAC İBADETİ

Bu sene hac ibadetini ifa edecek kardeşlerimizi bu mukaddes yolculuğun tatlı heyecanı sarmış durumda. Hatta bazıları yola çıktı, mukaddes beldelere ulaştı bile. Birçoğu da önümüzdeki günlerde gidecek ve nasip olursa hac farizalarını eda edip gelecekler. Bu vesile ile bukünkü yazımda sütunların elverdiği kadar Hac mevzuunu yazmaya çalışacagım..
Bilindiği üzere İslam dininin rükunlarından biri de hac farizasıdır. Mali imkanı ve sağlığı yerinde olan akıllı ve mükellef her müslümana ömründe bir kere hacca gitmek farzdır. Hac; ihrama girerek muayyen günlerde Beytullah’ı ziyaret, Arafat’ta vakfe yapmak ve bunlara tabi olan vazifeleri yapmaktır. Hazreti Allah ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Hiç şüphesiz yeryüzünde insanlar için kurulan ilk mabed, Mekke’deki çok feyizli, iman ve hidayet nurlarıyla dolu olan Kabe’dir. Orada Allah’ın kudret ve azametini gösteren apaçık ayetler, İbrahim (a.s.)’ın makamı vardır. Kim oraya girerse emin olur, emniyet bulur. Oraya gitmeye gücü yeten kimsenin o beyti hac (ve ziyaret) etmesi Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim küfrederse şüphesiz ki Allah alemlerden gani (müstağni)dir.” (Al-i İmran, 96-97)
Ebu Hureyre (r.a.) hazretlerinin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifta Allah’ın Resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar, Allah’ü Teala size haccı farz kıldı. O halde haccınızı ifa edin“ (Müslim, Riyazüssalihin Tercümesi c.2 s.520 No.1277)
Cenab-ı Hak, Beyt-i Şerifini ziyaret için halkın arasından bazı kullarını seçer ve onların kalplerine ilahi bir davet vaki olur. Bu daveti alanlar, kimi uçakla uçarak, kimi vasıtasıyla koşarak, kimi bineğine binmiş ve kimi yaya olarak yollara koyulur. Halk arasından seçilmiş olan bu kimseler hakkında Cenab-ı Hak buyuruyor ki;
« İnsanlar içinde haccı ilan et. Gerek yaya, gerek her uzak yoldan gelecek arık develerin üstünde (süvari) olarak sana gelsinler. Ta ki kendilerine ait menfaatlara şahid ve (hazır) olsunlar. Allah’ın rızk olarak kendilerine verdiği dört ayaklı davarlar (kurbanlıklar) üzerine malum olan günlerde Allah’ın adını ansınlar. İşte bunlardan yeyin, yoksulu, fakiri de doyurun. » (Hac,27-28)
İşte, hac yolculuğuna çıkmış aşk kervanları bu daveti duymuş, gönlü Allah’a kulluk gayretiyle tutuşmuş islam aşıklarıdır.
İnsan yüksek bir makamdan davet aldığı zaman sevincinden yerinde duramaz. O davete icabet etmek için can atar. Oraya gitmekten de şeref duyar. Hacca davet alemlerin yaratıcısı Hazreti Allah’tan gelmektedir. Şair öyle diyor:
“Her kime Kabe nasip olsa Hüda anı davet eder.
Herkes sevdiğini hanesine davet eder.”
Yeryüzünde Kabe’den daha şerefli bir bina yoktur. Çünkü onun inşaasını emreden Allah’ü Teala’dır. Bu emri bildirip planını tarif eden Cebrail Aleyhisselamdır.
Allah’ü Teala Hazret-i Adem’i cennetten yeryüzüne indirirken “Ben, seninle birlikte, Arşımın etrafında olduğu gibi, etrafında tavaf edilecek, Arşımın yanında namaz kılındığı gibi yanında namaz kılınacak bir Beyt-i Şerifi de indiriyorum” buyurdu. Hazreti Nuh zamanındaki tufanda bu Kabe semaya kaldırıldı. Peygamberler haccediyorlar ve fakat Kabe’nin yerini bilemiyorlardı.
İbrahim Aleyhisselam onun yerini tayin edip Hira, Sebir, Lübnan, Tur ve Hayr dağlarından taşlarını getirdi. (Oğlu İsmail ile birlikte) Kabe’nin binasını kurdu.
Bugünkü haline esas olan binayı yapan Hazreti İbrahim ve Hazreti İsmail, onlarıN yardımcıları da vazifeli meleklerdir. Kabe’nin inşaası bittikten sonra Cebrail Aleyhisselam hac farizasının nasıl yapılacağını bütün şekilleriyle Hazreti İbrahim’e öğretmiştir. İbrahim Aleyhisselam da Allah’ü Teala’nın emriyle, Kur’an-ı Kerim’de “Makam-ı İbrahim“ diye yadedilen ve namaz kılınan mübarek yerden;
“-Ey insanlar! Rabbinizin beytini ziyarete davetlisiniz, icabet ediniz!“ diye ilan etti. Oğlu Hazreti İsmail ile beraber, ilk hac ziyaretini yerine getirdi. Onun bu davetine uyan müminler de asırlardır Lebbeyk nidalariyla hac ibadetini yapagelmektedirler.
Her samimi müslümanın hasret duyduğu, rüyalarına girdiği mukaddes belde Mekke ve Medine (Haremeyn-i Şerifeyn)’i ziyaret ve haccetmek Cenab-ı Hakkın bir emrini yerine getirmenin manevi huzurunu verdiği gibi, uhrevi birçok mükafatları da kazandırır

Acizane birde hacca giden karseşlerimizin araplar hakkında konuşmamaya dikkat etmesi gerekiyorki peygamber efendimiz arapları üç şeyden dolayı sevin ben arabım kuran-ı kerim arapçadır ve cennette arapça konuşalacak buyuruyor...
ve onları zem eden birçok kişinin haclarının makbul olunmadıgı biröok hadiselerle anlatılmışdır


SARMIŞDI RÛHUMU KÖYÜNÜN ANBER KOKUSU,
DOLAŞTIĞIM HER YERDE DUYDUM CÂNÂ SENİ..
BAHÇENİN İÇİNDEKİ YEMYEŞİL FİSTANINLA,
GÖRDÜM GÜZELLER ARSINDA MÜSTESNA SENİ...

anadoluda helvecılık yapan biri medineye yerleşir ve bir kaç arkadaşı ile orda görüşürken arkadaşları helva yapmasını isterler o helvacıda yaparım ama buranın suyu güzel değil helva güzel olmaz diyor ve gece rüyasında peygember efendimizi görüyor peygamber efendimiz buranın suyunu beğenmeyen burda duramaz burayı terket buyuruyor adam uyanınca çok pişman oluyor tevbe istifar ediyor

yıne osmanlı zamanında medreseleri birincilikle bitirenlere iltifat olsun için ravzayı mudahheraya gönderirilermiş birincilikle bitiren biri medineye gidiyor ve ravzayı mudahherada yatan birini göruyor ve hürmetsizlik olduğunu düşünerek yatan kişiyi kaldırıyor ve gece ruyasında efendimizi görüyor efendimiz sen benim müsafirimi niçin rahatsız ediyorsun diye kızıyor..
velhasıl hiç kimseyi kırmamak inciltmemek lazım hurmet şart hem mekke ve medineye hemde halkına.













SARMIŞDI RÛHUMU KÖYÜNÜN ANBER KOKUSU,
DOLAŞTIĞIM HER YERDE DUYDUM CÂNÂ SENİ..
BAHÇENİN İÇİNDEKİ YEMYEŞİL FİSTANINLA,
GÖRDÜM GÜZELLER ARSINDA MÜSTESNA SENİ...

Allah razı olsun. Allah herkese o mukaddes beldeleri görmeyi nasip etsin

arkadaşlar annem,babam ve 1 yasındaki kardesim hacca gittiler dualarınızı bekliyoruz ihş sağlıklı bi şekilde dönmelerini ALLAH nsp eder

inş kardeşim mağnen dolu dolu dönerler

inş. gidenlere bir daha gitmeyenlerede gitmek nasip olur inşaallh...

ADIGÜZEL

inş adıgüzel kardeşim işn en kısa zamanda ümreler tekrar tekrar nasip etsin gidemeynlere ankaribizzaman nasip etsin mevla

.Muhterem Müslümanlar!
Hutbemiz, Hac İbâdeti’nin Fazîlet Ve Ehemmiyeti, Zilhicce Ayının İlk On Gününün Esrârı Hakkındadır.
Cenâb-ı Hak, bazı zaman ve mekânların, kıymet ve ehemmiyetine dikkat çekmek için, Kur’an-ı Kerim’in müteaddit ayetlerinde, “Vennecmi”, “Velleyli”, “Veşşemsi”, “Vedduha”, “Vel-asri” gibi ifadeler ile kasem buyurmuşlardır. Zilhicce ay’ının ilk on günü ile alâkalı olduğu tespit edilen “Andolsun fecre, on geceye, hem çifte hem teke ve gelip geçeceği sırada geceye” mealindeki ayet-i kerimesi ile de Cenab-ı Hak, yine bazı zamanların kıymetine işâret buyurmuşlardır.
Ramazân-ı Şerîfin son on günü ile Muharrem ayının ilk on günü gibi, kurban bayramının birinci gününü de içine alan Zilhicce’nin ilk on günü, birçok esrarın vuku’ bulduğu zamanlar arasındadır. Allâh(cc)’ın rahmeti, günahların bağışlanması, Cehennemden âzât olunmak, keseceği kurbanlarla manevî yakınlığa nâil olmak, yapacağı Hac vazîfeleriyle kazanılan ilâhî mükâfatlar hep bu gecelerin tecelliyâtı arasında bulunmaktadır.
Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde: “Allah-ü Teâla’nın ibadet olunduğu günlerin hiçbiri, Zilhicce’nin (ilk) on gününden daha sevimli olmamıştır. Ondan her günün orucu, sene orucuna muâdil; ondan her gecenin kıyâmı, kadir gecesinin (ibadetle) ayakta geçirilmesine müsâvî olur” buyurmuşlardır. Diğer bir hadîs-i şeriflerinde ise: “İyi amelde bulunulan şu on gün kadar Allâh(cc)’a sevimli hiçbir gün yoktur”, buyurmuşlardır. Bunun üzerine Ashab:
- “Allah yolunda yapılan cihad da mı (böyle) dediler. Rasûl-i Ekrem:
-“Allah yolunda cihad da (bundan daha sevimli) değildir. Meğer ki, canı ve malı ile birlikte (savaşa) çıksın da bunlardan hiçbirini geri getirmemiş olsun”, cevabını verdiler.
Muhterem Mü’minler!
Kamerî ayların On ikincisi olan zilhicce ayı, İslâm’ın beş esâsından biri olan Hac farîzasının îfâ edildiği umûmî afv ayıdır. Arafat’a çıkıldığı, Allah(cc) için milyonlarca kurbanın kesildiği ve bir senelik hesapların görülüp amel defterlerinin kapandığı mukaddes bir aydır.
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmesinde buyuruyor ki:
“... Beyt’i hac (ve ziyaret) etmesi Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim küfrederse şüphesiz ki Allah alemlerden ganidir. (Süre-i Ali İmran 97)

İnsan mevkice yüksek bir şahıstan davet alsa sevincinden yerinde duramaz, hemen onun yanına varmak ister; büyüklerin huzurunda bulunmaktan ve onlar tarafından adının anılmasından büyük bir saadet duyar. Hac için vâki olan davet ise âlemlerin Hâlikı, Rabbı ve Kâinatın Mâ’bûdu bulunan Allah(cc) tarafından gelmektedir.
Hangi mü’min, hac yapmak için yola çıkarsa, attığı adımların her birine bir sevap verilir ve derecesi yükseltilir. Arafat’ta vakfe yaparsa Aziz ve Celil olan Allah, meleklerine hitaben, “Ey meleklerim! Kullarımı (buralara kadar) getiren nedir?” buyurur. Melekler de:
“Rızânı ve Cennetini istiyorlar” cevâbını verirler. Allâh-ü Tealâ buyurur ki:
“Ben zâtımı ve bütün yarattıklarımı şâhit tutuyorum ki, onları bağışladım. Ne kadar çok olursa olsun; dehrin günleri, çölün kumları kadar çok olsa bile, onların günahlarını bağışladım” buyurur.
Peygamber Efendimiz diğer bir hadis-i şeriflerinde ise: “(İçine günah karışmamış ve) kabul olunmuş bir haccın mükâfatı ancak cennetttir”, buyurmuşlardır.
Muhterem Mü’minler!
Hacca gidemeyen mü’minlerin bu günlerde oruç tutmaları çok büyük fazîlettir. Bu bakımdan kurban bayramından evvel dokuz gün oruç tutmalı, onuncu günü kurban kesilinceye kadar bir şey yemeyip oruçlu bulunmalı ve orucunu kurban etiyle açmalıdır. Eğer bunu yapma imkânına sahib değilsek, hiç olmadı sekizinci günü ile beraber, dokuzuncu günü oruçlu olmak lazımdır. Yine bu ayda noksanların tamamlanması için istiğfar, salevât-ı şerîfe, diğer duâlar ve tesbih namazına devamda hayır vardır.

HAC
Hac ve Önemi
İslâm şartlarının beşincisi hac'dır. Hac,belli zamanda, belirli yerleri özel bir şekilde ziyaret etmektir.
Hicretin dokuzuncu yılında farz olmuştur. Hac hem mal, hem de beden ile yapılan bir ibadettir. Belirli şartları taşıyan müslümanların ömründe bir defa hacca gitmesi farzdır. Allah'ın her emrinde olduğu gibi haccın farz kılınmasında da bir çok hikmetler ve faydalar vardır.
Çeşitli ülkelerden mukaddes topraklara gelen, dilleri ve renkleri ayrı olan müslümanların tek gaye etrafında bir araya gelmesi ve hep birlikte Allah'a yönelmesi İslâm kardeşliğini güçlendirir. Müslümanların birbiri ile tanışmalarını, birbirlerinin dert ve sıkıntılarına çare bulmalarını sağlar.
Zengin-fakir her seviyede müslümanın ihrama girerek aynı kıyafet içinde bulunması insanlara eşitlik fikrini aşılar, mahşer gününü hatırlatır.
Sevgili peygamberimizin doğup büyüdüğü, İslâm dini'nin cihana yayılmaya başladığı kutsal yerleri görmek ruhlara manevi bir heyecan verir, dini duyguları kuvvetlendirir. Kutsal yerlerde insan kendisini Allah'a daha yakın hisseder, yaptığı ibadetlere kat kat fazla sevab verilir. Allah rızası için hac vazifesini yapan ve insanlara kötülük etmekten sakınanların (kul hakları hariç) birçok günahı bağışlanır. Bu konuda peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
«Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranışlardan sakınırsa, annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlarından arınmış olarak döner.» (Riyazü's-Salihin, c.II, s. 521)

Hac Kimlere ve Ne Zaman Farzdır
Aşağıdaki şartları taşıyanlara hacca gitmek farz olur:
1) Akıllı olmak,
2) Erginlik çağına gelmiş olmak,
3) Müslüman olmak,
4) Hür olmak,
5) Haccın farz olduğunu bilmek. (Bu şart müslüman olmayan ülkelerde müslümanlığı kabul edenler içindir. İslâm ülkelerinde yaşayan müslümanlar için haccın farz olduğunu bilmemek özür değildir.)
6) Zorunlu ihtiyaçlardan başka hacca gidip dönünceye kadar kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerinin geçinebileceği maddi güce sahip olmak.
7) Durumuna uygun bir vasıta ile hac yolculuğunu yapabilmesi için vasıta ve yol masraflarını karşılayacak parası olmak.
Hac vazifesini yapabilecek zamana yetişmiş olmak.
Saydığımız bu şartlardan başka hac vazifesini bizzat yapmak için şu şartların da bulunması gerekir. Bunlara haccın edasının şartları denir.

Haccın Edasının Şartları:
1) Vücutça sağlıklı olmak, (Kör, kötürüm ve hac yolculuğuna dayanamayacak derecede hasta ve yaşlı olmamak.)
2) Hacca gitmesine bir engel bulunmamak, (Hapiste olmak gibi)
3) Yol güvenliği olmak,
4) Kadının yanında kocası veya evlenmesi caiz olmayan bir mahremi bulunmak.
5) Kocası ölmüş veya boşanmış olan kadınların iddet süreleri bitmiş olmak.
Bu saydığımız şartlara sahip olan bir kimsenin önündeki ilk hac mevsiminde hacca gitmesi farz olur.
Haccın Vacipleri (*)
1 - Müzdelife'de vakfe.
2 - Safa ile Merve tepeleri arasında sa'y etmek
3 - Cemreleri taşlamak (Şeytan taşlamak)
4 - Saçları traş etmek veya kısaltmak
5 - Sader (veda) tavafını edâ etmek
Haccın Sünnetleri (*)
Kudûm tavafı yapmak, erkeklerin kudûm ve ziyâret tavafında remel yapmaları (Reml: Adımları kısaltıp, omuzları silkerek çalımlı bir şekilde yürümektir. Tavafın ilk üç şavt'ında yapılır), Safa ile Merve arasında sa'y ederken, orada bulunan iki direk arasında erkeklerin süratlice geçmeleri, Bayram gecelerinde Mina'da yatmak, arefe günü, güneş doğduktan sonra Mina'dan Arafat'a gitmek, Müzdelife'den Mina'ya bayram günü sabahı, henüz güneş doğmadan hareket etmek, Müzdelife'de gecelemek ve cemreler arasında (Şeytan taşlama esnasında) tertibe riayet etmektir.

Umre
Umre, belirli bir zamana bağlı olmadan usulüne göre ihrama girdikten sonra tavaf etmek, sa'y yapmak ve traş olmaktan ibarettir.
Umre sünnettir. Umre için belirli bir zaman yoktur. Arefe ve onu izleyen kurban bayramı günleri olmak üzere yılda beş günün dışında her zaman umre yapılabilir.

HAC İBADETİ
İslam dininin rükunlerinden biri de hac ibadetidir. Akıllı ve mükellef olup, sağlığı yerinde olan hacca gidip gelecek kadar malı bulunan her müslümana ömründe bir defa hac etmesi farzdır.
Hac; ihrama girerek belirli günlerde Kabe’yi ziyaret etmek, Arafat’ta Vakfe yapmak ve bunlara tabi bulunan görevleri yerine getirmektir.
Hac; inançta ve amelde yenilenme, ruh ve bedende zindelik kazanma, hayatta yeni bir sayfa açmadır.
Hac; temiz ve saf bir niyetle başlayan, birbirini takip eden amellerle devam eden ve kurban kesmekle sonuçlanan bir ibadettir.
Hac; kulluğun en üst seviyede tezahürü, yıllardır özlem duyulan mukaddes mekanlara kavuşma, maddi ve manevi kirlerden arınmadır. Bu hususta sevgili peygamberimiz; “Suyun kiri yıkadığı gibi, hac da günahları yıkar”[1], “İçine günah karışmamış ve kabul olunmuş bir haccın karşılığı ancak cennettir.”[2] Buyurmuştur.

Hac; bedendeki bütün giysilerden soyunup yerine iki parça beyaz havlu alıp adeta; içimde ve dışımda var olan her şeyi geride bıraktım ve sana geldim diyerek yeryüzünün en mübarek ve en kutsal mekanını ziyaret edebilmek, benliği aşıp kulluğa, çokluğu yırtıp birliğe ulaşmanın en önemli ayağıdır.

Hacı ise; Yüce Allah’ın “İnsanları Hacca çağır; Yürüyerek veya binekler üstünde uzak yollardan sana gelsinler. Taki kendi menfaatlerine şahit olsunlar; Allah’ın onlara rızık olarak verdiği hayvanları belirli günlerde kurban ederken onun adını ansınlar..” [3] çağrısını duymuş, gönlü Allah aşkı ve sevgisi ile tutuşmuş İslam aşığıdır.
Bir hadisi şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Hacceden kimseler, Allah’ın kulları arasından seçtiği heyetleridir. Allah onları davet etti, onlar da emr-i ilahi’ye icabet ettiler.” [4]
Cenab-ı Hakkın davetine icabet ederek yola çıkan hacı adayı, mukaddes beldede, oranın kudsiyeti ile bağdaşmyan görültü, kavga ve yakışıksız hareketlerden son derece sakınmalıdır. Nitekim bir ayet-i kerimde şöyle buyrulmaktadır: “Hac bilinen aylardadır, kim o aylarda hacca niyet edip ihrama girerse, hac esnasında kadına yaklaşmasın, sövüşüp döğüşmesin”[5]

Nabi ne güzel söylemiş!
Sakın terk-i edebten kûy-ı Mahbubu Hudadır bu, Nazargâh-ı ilahidir, makam-ı Mustafadır bu,
Muraât-i edeb şartiyle gir Nâbi bu dergâha,
Metâf-ı kudsiyandır, busegâh-ı enbiyadır bu!

Bir müslüman için sevgili peygamberimizin (s.a.s.) dünyaya geldiği ülkeyi, İslam güneşin doğduğu şehri, Kur’an-ı Kerimin inmeye başladığı Mekkeyi ve diğer kutsal mekanları ziyaret etmek, bu kutsal mekanlarda meydana gelen ilahi olayları düşünmek ne kadar hoştur.

Cilvegâh-ı ilâh, Mekke!...
Âleme kıblegâh Mekke!...

Resulullah Efendimizin mübarek topuklarını öpen toprakları,Efendimizin nuru aksedince dile gelip ona selam veren yerleri görmek; Peygamberzade Peygamber Cenab-ı İsmail’in susuzluğunu gideren ve ilahi bir muzice olarak fışkıran Zemzem’i içmek, mü’min selinin arasına karışıp Kabe’yi tavaf etmek bir müslüman için ne yüce bir ibadettir.

Ey Kâbe matâf-ı enbiyasın,
Ey Kâbe medâr-ı evliyasın.

Hac ibadetini yerine getirirken ziyaret edilen her mekanın ve yapılan her amelin, sembolik bir anlamı ve önemi vardır.

İhram; kişinin bedenindeki bütün giysilerden soyunup iki parça beyaz havlu alıp sonradan edindiği mal, mülk, rütbe, makam ve benzerlerini geride bırakarak tek farkın şahsi faziletten ibaret olduğu gerçek eşitliği yaşamaktır.
Her bir dönüşü, insanın özünde var olan ve onu tutsak haline getiren, Rabbi ile beraber olmasına engel olan dünyevi duygu ve düşünceleri aşma, bir olana varma anlamına gelen tavaf; ruha ve bedene olumlu değerler yükleme, O’nunla beraber olma mutluluğunu yaşama ve Kabe’nin ruhu ile irtibat kurabilmedir.

Peygamberimizin “Bilmedin mi ki, İslam kendinden önceki günahları yok eder, hicret kendinden önceki günahları yok eder, hac kendinden önceki günahları yok eder” müjdesine mazhar olabilmek için, istenilen ve omuzlarda taşınan amelleri Cenab-ı Hakk’a arz, en içten duygularla tövbe etmek üzere çıkılan ve haccın sırlarını içinde taşıyan mahaldir Arafat.

Arafat; mahşeri kalabalığın içinde nefsi ile başbaşa kalarak; göz yaşı dökmenin, tövbeleri kabul edilen Hz. Adem ve Hz. Havva’nın yaşadıkları sevinci yaşamanın, kendileri için zor bir sınavı başarı ile geçen, imanın ve teslimiyetin en güzel örneğini veren Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in hatırasını yaşatmanın mahallidir. Veda Haccı’nda binlerce insanın önünde, kıyamete kadar ümmetinin yaşam anlayışının sınırlarını çizen ve her cümlesinin sonunda “Allah’ım Şahit Ol” diye haykıran Peygamberimizin hissettiklerini duyabilmemin; bütün insanlık için dua edebilmenin, mebrur bir hac şerefine nail olmanın ve ümitleri yeşertmenin yeridir.

Müzdelife’de bulunma; insan için ebedi düşman olan şeytanı ve ondan gelen kötülükleri belirleme, ona karşı savunma mekanizmalarını kurma ve onun hakimiyet gücünü kırmak için bir hazırlanmadır. Müzdelife’de toplanılan her bir taş, şeytandan gelen ve insan hayatını karartan, zehir eden ve insanı; gaflete, cehalete ve günaha sürükleyen duygu, düşünce ve halleri tekrar şeytana iade etmek üzere silahlanmadır.
Şeytan taşlama mahalli; düşünce, amel ve niyetlerdeki bütün negatif değerleri temizleme; mal, makam, mevki ve şöhret tutkularından kurtulma yeridir.

Kurban; Allah (c.c)’ın verdiği nimetlere şükretmenin, gerektiğinde bütün nimetleri Allah yolunda feda etmenin ve Allah’ın emirlerine teslim olmanın bir göstergesidir.





[1] Et-Terğib vet-Terhib c. 2 s. 166

[2] Et-Terğib vet-Terhib c 2 s. 163

[3] Sure-i Hac 27-28

[4] Et-terğib vet-Terhib c. 2 s. 167

[5] Bakara: 197

[6] Al-i İmran 97

allah razi olsun oezsoy67 kardeşim ellrineize sağlık

bütün dualarımız mü'minlerler beraber allah mü'minlerin dualarını kabul etsin, pergamberimizin şefaatine nail eylesin AMİİN


Fıkıh & ilmihal

MollaCami.Com