Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Akibet Muttakilerindir.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَالَّذِينَ هَادُواْ وَالنَّصَارَى وَالصَّابِئِينَ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحاً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

Kısa Meali:Şüphesiz iman edenler; yahudilerden, hıristiyanlardan ve sâbiîlerden de Allah'a ve ahiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur onlar üzüntü çekmeyeceklerdir.(Bakara,62)

Bakara suresinin 62. ayeti olan bu ayeti, müfessirlere göre kelime-kelime izah edip, sonra manasını bildireceğiz.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ Kadı Beyzavi’de geçtiği üzere, burada iman edenlerden murad ya münafıklardır veya hakiki mü’minlerdir.

وَالَّذِينَ هَادُواْ İbn-i Abbas’ın ifade ettiği üzere, Hz. Musa’nın din-i hakikisi olan İslamiyetten çıkıp yahudileşenler.

وَالنَّصَارَى İbn-i Abbas’ın ifade ettiği üzere, Hz. İsa’nın din-i hakikisi olan İslamiyetten çıkıp hristiyanlaşanlar.

وَالصَّابِئِينَ İbn-i Abbas ve Beyzaviye göre, yıldızlara tapanlar veya hristiyanlardan, meleklere ibadet eden bir taife.
مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ (Yani bu mezkur taifelerden her kim Allah’a hakkıyla iman ederse...) Allah’a iman etmek; ona layık olduğu sıfatlarla iman edip, şerik koşmamak ve bütün resullerine ayırt etmeksizin iman edip, getirdikleri ahkamı, taraftar olduğu halde tasdik etmektir.Biz bu ikaznamenin başında, Tevbe suresinin 29. ayetinde لاَ يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ قَاتِلُواْ الَّذِينَ cümlesinin tefsirinde, Allah’a iman’ın ne demek olduğunu ve yahudi ve hristiyanların, Allah’a hakkıyla iman etmediklerini, ona cismaniyet, velediyet, hulul ve ittihad ve bunun gibi noksan sıfatlar isnad edip, ahbar ve ruhbanları Allah’a şerik tuttuklarını, müfessirlerin kavilleri üzerine izah etmiştik. Hem aşağıda A’raf suresinin 150. ayetinin izahında, Allah’a iman edenlerden muradın Kur’an’a ve Resul-i Ekrem’e iman edenler olduğunu isbat etmişiz. Tafsilini oralara havale ederek burada, şu hadis-i şerif ve ayet-i kerimeleri zikretmek kafidir:
“Hz. Peygamber (S.A.V.) Necran hey’etine İslam’ı anlattı, Kur’an’ı onlara okudu. Onlar İslamiyet’i kabul etmediler ve dediler ki “Biz senden önce müslüman idik”. Bunun üzerine Peygamberimiz (S.A.V.) şöyle dedi: Siz yalan söylediniz. Üç şey sizi İslam’dan men’ ediyor:

a. Haç işaretine (+ Salib) tapmanız.

b. Domuz eti yemeği helal saymanız.

c. Allah’a veled isnad etmeniz.”

(Es-Siret-uz Zeyni Dehlan-4)

إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَن يُفَرِّقُواْ بَيْنَ اللّهِ وَرُسُلِهِ وَيقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَن يَتَّخِذُواْ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً أُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَلَمْ يُفَرِّقُواْ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ أُوْلَـئِكَ سَوْفَ يُؤْتِيهِمْ أُجُورَهُمْ وَكَانَ اللّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا

Meali: Tahkik şunlar ki Allah ve resullerini inkar ederler ve Allah ile resullerinin arasını tefrik etmek isterler (yani Allah’a iman ederler fakat resullere iman etmezler) ve “Peygamberlerin bazısına iman ederiz ve bazısını inkar ederiz” derler (yani peygamberlere iman hususunda tefrika yaparlar) ve onunla küfür ve iman ortasında bir orta yol ittihaz etmek murad ederler. İşte onlar (yani Allah ve resullerini inkar edenler ve Allah ile resulleri arasında imanda tefrika yapanlar ve resulleri arasında imanda tefrika yapanlar, bu üç taifenin herbiri) hakiki kafirlerdir ve biz o kafirler için tahkir edici azab hazırlamışızdır. Ve o kimseler ki Allah’a ve bütün resullere iman ettiler ve o resullerden hiç birinin arasını ayırmadılar işte biz onlara ecirlerini vereceğiz. Allah Gafur ve Rahimdir.
(Beyzavi- ibni Abbas-Nisa-150-152)

Bu ayet ifade ediyor ki, peygamberlerden birini inkar eden, hepsini inkar etmiş demektir ve bu kimseler Allah’a da iman etmemiş sayılırlar. O halde Allah’a iman etmek, ancak gönderdiği peygamberlerin cümlesine iman ve itaat etmekle olur. Şu ayet-i kerime de bunu isbat etmektedir:

قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلَى شَيْءٍ حَتَّىَ تُقِيمُواْ التَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ

Meali: Resulüm! De ki: Ey ehl-i kitab! Siz Tevrat ve İncil’i ve rabbinizden size indirilenleri (yani Kur’an’ı ve diğer suhuf ve kütüb-ü semaviyeyi) ikame etmedikçe, dinde hiçbir hakikat üzerinde değilsiniz.
(Beyzavi-İbni Abbas-Maide-6

Bu ayet-i kerimede Cenab-ı Hak, ehl-i kitabın hakiki manada ehl-i kitab olabilmesi ve ehl-i necat olabilmesi için Tevrat ve İncil’i ve başta Kur’an olmak üzere Allah’ın indirdiği bütün kitabları ve suhufları ikame etmeyi şart koşmuştur. Bütün müfessirlere göre bu ikameden murad şudur:

Tevrat’ı ikame: Tevrat’taki evsaf-ı Muhammediyeyi (A.S.M.) ketmetmeyip izhar etmek ve Tevrat’tın ahkamını, taraftar olduğu halde tasdik etmekdir.
İncil’i ikame: İncil’deki evsaf-ı Muhammediyeyi (A.S.M.) ketmetmeyip izhar etmek ve İncil’in ahkamını, taraftar olduğu halde tasdik etmekdir.

Sair semavi suhuf ve kitabları ikame: Başta bütün semavi kitabları tasdik ve tashih eden Kur’an’a ve Resul-i Ekrem’e iman edip, getirdikleri ahkamı, taraftar olduğu halde tasdik etmektir. Ve sair kütüb ve suhuf-u semaviyedeki evsaf-ı Muhammediyeyi (A.S.M.) ketmetmeyip izhar etmek ve onların ahkamını, taraftar olduğu halde tasdik etmektir.

İşte bu ayetten anlaşılıyor ki, yahudiler ve hristiyanlar, alimleri tarafından icad edilen bu yahudilik ve hristiyanlık gibi dinleri terk edip, Tevrat ve İncil ve bütün semavi kitab ve suhuflardaki evsaf-ı nebeviyeyi izhar edip, Kur’an’a ve Resul-i Ekrem’e iman etmedikçe ve kitablarındaki ahkamı, taraftar olduğu halde tasdik etmedikçe hakiki manada ehl-i kitab ve ehl-i necat olamazlar. Ve Allah’a iman etmiş sayılmazlar.

Hem yine bu ayetlerden anlaşılıyor ki, Kur’an, Tevrat ve İncil’i ortadan kaldırmak ve haşa onları tekzib etmek için gelmemiş, bilakis Tevrat’ı ve İncil’i tasdik etmiş ve layık oldukları yüksek mevkie vaz’ etmiştir. Yalnız bazı ahkamını nesh ederek hafifleştirmiştir. Nesh etmek asla tekzib etmek manasına gelmez. Belki zamanın ve mekanın ihtilafı ve milletlerin mizacına göre, esasatta değil, teferruatla ilgili bazı ahkamda değişiklik yapılması hikmet ve merhamet-i İlahiyenin şe’nindendir. Yoksa esasatta bütün semavi kitablar müttefiktir. Binaenaleyh hristiyanlar ve yahudiler Tevrat ve İncil’i ikame etmekle mükellefdirler ve bu mükellefiyetleri Kur’an’a ve Resul-i Ekrem’e iman etmelerine mani değildir. Bilakis Tevrat ve İncil’e imanları Kur’an’a ve Resul-i Ekrem’e (A.S.M.) iman ve itaat etmelerini iktiza eder. Ve iman ederlerse de ücretleri iki kat verilir.

· وَالْيَوْمِ الآخِرِ (Yani bu mezkur taifelerden her kim Allah’a imanla beraber ahirete de hakkıyla iman ederse...) Yine Tevbe suresinin 29. ayetinde, yahudi ve hristiyanların ahirete de makbul bir iman getirmediklerini وَلاَ بِالْيَوْمِ الآخِرِ cümlesinin tefsirinde göstermiştik. Oraya müracaat olunsun.

· وَعَمِلَ صَالِ]اً Yani bütün semavi kitabların hulasası olan Kur’an’ın evamir ve nevahasine itaat ederse...

· فَلَهُمْ أَجْرُهُم عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ Yani, işte onlar için, yani Resul-i Ekrem (A.S.M) ve Kur’an’a iman eden kimseler için, rableri yanında ücretleri vardır ve onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar. Bu mes’elenin isbatı, aşağıdaki A’raf suresindeki ayetlerin tefsirinde gözükecektir.

Bu izahattan sonra ayet-i kerimenin meali şu şekilde olur: Muhakkak, Kur’an’a ve Resul-i Ekrem’e iman eden mü’minler, bu imanlarında sebat ve devam eder ve salih amel işlerlerse veya münafıklar ihlas ile samimi iman ederlerse ve yahudiler ve hristiyanlar ve sabiiler, batıl akidelerini terk edip, Kur’an’ın ve bütün hakiki semavi kütüb ve suhufların gösterdiği gibi tevhide girip, başta Resul-i Ekrem Efendimiz olmak üzere bütün peygamberlere iman ederlerse ve bütün semavi kitabların hulasası olan Kur’an’ın evamir ve nevahisine ittiba ederlerse onlar için rableri indinde ücretleri vardır ve onlara korku ve hüzün yoktur.


Kuran. Kerim ve Tefsir

MollaCami.Com